Mesuliyet Şuuru Ne Demektir?
Âlimlerimiz, mesuliyeti (sorumluluğu) bir insanın görevlerini yerine getirip getirmediği, iman, amel, söz, fiil ve davranışlarının doğru olup olmadığı konusunda hesaba çekilmesi şeklinde tarif ederler. Zaten insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birisi de ondaki bu sorumluluk şuurudur. Nitekim insan, akıl ve irade sahibi, sorumlu ve inanan bir varlıktır.
Mümin, mesuliyet insanıdır. O’nun Allah’a, Peygamber Efendimiz’e ve bütün Müslümanlara karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk kendisini, yeri geldiğinde Allah için koşturma, yeri geldiğinde ise güzel ahlâkını gösterme şeklinde gösterir.
İnanan her Müslüman Allah’a verdiği sözde durmalı ve bu sorumluluğunun bilincinde hareket etmelidir. Peki, biz Allah’a ne söz vermiştik? Rabbimize karşı O’nun Rabbimiz olduğuna dair verdiğimiz söz ile ibadet ve kulluk için gönderildiğimiz gerçeğini düşündüğümüzde nasıl bir sorumluluk içinde olduğumuzu daha iyi anlarız.
Unutmamak gerekir ki Rabbimiz bütün Müslümanları, gücünün yettiği fakat buna rağmen yapmadığı şeylerden de hesaba çekecektir.
Bunu Rabbimiz şöyle anlatır:
“Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir.” (Bakara, 2/286)
Mesuliyet duygusu kendisinde yerleşmiş bir insan, bu âyeti hiçbir zaman unutmaz, gereği ile hareket eder. Bu âyet, sorumluluk sahibi, dinine hizmet etmek isteyen her kimse için ciddi bir ikaz taşıdığı gibi çok önemli bir ölçüyü de anlatır:
Güç yetirilebilinen hususlardan sorguya çekilme gerçeği. Cenâb-ı Hakk’ın mümin kuluna verdiği en büyük nimet, şüphesiz ki iman nimetidir. Malum her nimet kendi cinsinden şükür ister. İman nimetinin şükrü, bu nimeti başka muhtaç sinelere götürmekle mümkün olacaktır. Bir müminin en büyük sorumluluğu işte bu duygu ve düşüncedir. Bir dönemde sahabe ile temsil edilen bu şerefli vazife, bugün Rabbimiz’in bir ihsanı olarak günümüzün inanmış sinelerinin omuzlarına yüklenmiş durumdadır. Elbette ki sahabe rolünü üstlenmek çok ağır, ancak bir o kadar da şerefli bir vazifedir.