Dinimizin bize bildirdiğine göre, Allah Teâlâ melekleri nurdan yaratmıştır. Onlar, yemezler, içmezler. Erkek ve dişilik durumları, yani cinsiyetleri yoktur.
Melekler için, uyuma, yorulma, hastalanma gibi hâller söz konusu değildir. Kur’ânı Kerîm’de ve hadis-i şeriflerde meleklerle ilgili geniş bilgi verilmiştir.
Bir âyet-i kerimede onların sayılarını ancak Cenâb-ı Hakk’ın bildiği beyan edilmiştir. Melekler, gözle görülmezler. Onlara, görmeden iman etmemiz istenmiştir. Bu, bizim için Allah’a ne kadar inandığımızın, güvendiğimizin imtihanıdır. Gördükten sonra zaten herkes inanır. Fakat o zaman imtihan olmamış olur. Oysa Allah, bizi imtihandan geçirmek ve yapacağımız amelleri ortaya çıkarmak için bize hayat vermiştir.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de; “Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O azîzdir, gafurdur (üstün kudret sahibidir, affı ve mağfireti boldur).” (Mülk sûresi, 2. âyet) buyurmuştur. Iyi bir mümin Kur’ân’da haber verilen her şeye iman ederek bu imtihanı kazanır. Inanmanın bize getireceği hiçbir külfet, zorluk yoktur.
Meleklere iman konusuyla ilgili olarak cin ve şeytan konusunu da hatırlayalım. Bunların varlığına iman etmemiz şarttır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak cinleri ve şeytanı da zikretmektedir. Bugünkü inanç kargaşasında “Cin ve şeytan yoktur, bunlar insanların uydurmasıdır.” diyenler olabiliyor. Aşağıda arz edeceğimiz âyet-i kerimeler, bu konuda Cenâb-ı Hakk’ın bize bildirdiklerinden bir bölümdür.
Melek, Şeytan ve Cinlerle ilgili Âyetler “Sizi, Biz yarattık, sonra size şekil verdik. Peşinden de meleklere: ‘Haydi, hürmet için secde edin Âdem’e!’ dedik. Onların hepsi hemen secde ettiler, yalnız Iblis dayattı. Secde edenlerden olmadı.” (A’raf sûresi, 11. âyet)
“Ey Âdem’in evlâtları! Size emretmemiş miydim: Şeytana tapmayın sakın! Çünkü o, size apaçık bir düşmandır…” (Yasin sûresi, 60. âyet)
“De ki: Bana vahyolundu ki bir cin cemaati Kur’ân’ı dinledikten sonra şöyle dediler: Biz gerçekten, doğru yolu gösteren harikulâde bir Kur’ân dinledik. Hani Biz bir vakit cinlerden birtakımını Kur’ân dinlemeleri için sana göndermiştik.
Kur’ân’ı işitip dinleyince birbirlerine: ‘Susun, dinleyin!’ dediler. Okuma tamamlanınca kendi toplumlarına birer uyarıcı olarak döndüler.
‘Ey kavmimiz!’ dediler, ‘Biz Mûsa’dan sonra gönderilen, kendisinden önceki vahiyleri tasdik eden, gerçeğe ve dosdoğru yola götüren bir kitap dinledik.’
‘Ey kavmimiz! Allah yoluna dâvet eden bu elçinin, Hazreti Muhammed’in çağrısını kabul ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı affetsin ve gâyet acı bir azaptan sizi kurtarsın’.” (Ahkâf sûresi, 29-31. âyetler)
Melekler; yemez, içmez, evlenmez, doğmaz, doğurmazlar. Değişik şekillere girebilirler. Yüce Allah’ın emirlerine asla isyan etmezler. Görevlerini emredildikleri şekilde aynen yaparlar.
Müminler; meleklerin varlığına iman etmekle yükümlüdürler. Onların varlığı aslında mümkün olan şeydir. Onların varlığı bütün peygamberler ve onlara verilen kitaplar tarafından bildirilmiştir. Bu durumda, meleklerin varlığını inkâr etmek, bütün peygamberleri ve kitapları inkâr etmek sayılacağından onları inkâr asla caiz olmaz.
Allah Teâlâ Melekleri Niçin Yaratmıştır?
Meleklerin yaratılışındaki hikmeti tamamıyla ancak Yüce Allah bilir. Biz şunu söyleyebiliriz: Yüce Allah, kudret ve hikmetine son olmayan bir Yaratıcıdır. Yüce Allah, kendi varlığını bilsinler ve kendine ibadet etsinler diye, insanları ve cinleri yarattığı gibi, melekleri de yaratmıştır. Bunlara da birtakım görevler yüklemiştir.
Allah Teâlâ her şeyi sebeplere bağlı olarak yaratmaktadır. Örnek olarak yağmuru yaratan Allah’tır. Fakat yağmurun yağmasına bulutları sebep yapıyor. Görünüşte yağmuru bulut yağdırıyormuş gibi oluyor. Bütün meyveleri, sebzeleri, bitkileri Allah yaratıyor. Toprağı ise bunların yaratılmasına sebep yapmış.
Bu açıklamalardan sonra meleklerle ilgili olarak şunları söyleyebiliriz: Nasıl ki toprak, bizimle bitkiler arasında Cenâb-ı Hakk’ın yaratmasına bir sebep, perde oluyorsa; aynı şekilde melekler de Cenâb-ı Allah ile toprak arasında bir sebep, bir perdedir.
Allah Teâlâ’nın; yağmurun yağdırılması, rüzgârların esmesi, havanın soğuk ya da sıcak olması, peygamberlere vahiylerin bildirilmesi gibi vazifelerle ile ilgili yaratmış olduğu melekler vardır.
Görevleri sadece Cenâb-ı Allah’a ibadet etmek olan melekler de vardır. Insanları, hayvanları başlarına gelecek kötülüklerden Allah’ın bileceği şekilde onları koruyan melekler vardır. Bunların yanında sayısını ve görevlerini yalnızca Cenâb-ı Allah’ın bildiği yüzlerce, binlerce, belki de milyonlarca farklı işlerle ilgili melekler vardır. Gerçekte öldüren de dirilten de Allah’tır. Bu örneklerden de açıkça anlaşılıyor ki melekler, Cenâb-ı Hakk’ın icraatlarına sadece birer perde ve sebep olarak yaratılmışlardır.
Melekleri Niçin Göremiyoruz?
Kur’ân-ı Kerîm’de müminlerin sıfatları anlatılırken şöyle buyrulmaktadır:
“…Onlar gayba (dinin haber verdiği, var olup da görünmeyen âlemlere, varlıklara) inanırlar.” (Bakara sûresi, 3. âyet)
Önemli Bir Hatırlatma
Şu konu çok önemlidir: “Melekler, Cenâb-ı Hakk’ın ortağı ve yardımcısı değillerdir. O’nun, meleklere asla ihtiyacı yoktur. Sadece hikmeti, iradesi melekleri yaratmayı uygun görmüştür. Hepsi bu.”
Kısacası kâinatta meydana gelen en basit olaydan en büyük olaya kadar her olay ve her şeyle ilgili görevli melekler vardır.
Yukarıdaki âyet mealinden de anlaşıldığı gibi dinimizin haber verdiği fakat görünmeyen varlıklara iman etmek, inanmak çok önemli görülmüştür.
Çünkü gayba iman etmek, Allah’a iman etmenin de önemli bir göstergesidir. Insan bu konuda imtihan vermektedir.
Nasıl namaz kılmak, oruç tutmak, dürüst olmak gibi ibadet ve davranışlar, bu imtihanının bir parçası ise meleklere ve diğer görünmeyen varlıklara iman etmek de bu imtihanın diğer bir parçasıdır.
Görme yeteneğimiz, melekleri görebilecek şekilde yaratılmamıştır. Ancak Cenâb-ı Hak, peygamberlerine, melekleri görme yeteneği verdiğinden, onlardan bazıları melekleri hakikî şekilleri ile görebilmişlerdir. Melekleri göremememiz ve duyu organlarımızla hissedemeyişimiz, onların var olmadığını göstermez. Duyu organlarımızın, dünyada dahi hissedemediği pek çok şey vardır. Kulağımız, işitme sınırının altındaki ve üstündeki sesleri işitmez. Bugün varlığı âletlerle tespit edilen ışık dalgalarını, röntgen ve ultraviyole ışınlarını gözümüzle göremiyoruz. Demek ki bir şeyi gözle görememek, o şeyin yok olduğuna delil olamaz.
Melekler ve Görevleri
Cebrail (Cibril) Aleyhisselâm: Yüce Allah’ın kitaplarını peygamberlere getirip tebliğ etmekle görevlidir. Vahiy meleğidir.
Mikâil Aleyhisselâm: Yeryüzündeki rüzgâr, yağmur ve benzeri tabiat olaylarının meydana gelmesi için görevlendirilmiştir.
Azrail Aleyhisselâm: Insanların ölme (ecel) vakitleri gelince ruhlarını almakla görevlidir.
Israfil Aleyhisselâm: Kıyametin kopması ve öldükten sonra bütün insanların tekrar dirilmesi için Sûr’a üflemekle görevlidir.
Sorgu melekleri: Ölen kimseye kabirde soru sormakla görevli meleklerdir.
Hafaza Melekleri: Bunlardan her insanın yanında iki melek bulunur. Bu meleklerden biri insanın yapmış olduğu güzel işleri, diğeri insanın yapmış olduğu kötü işleri yazar. Bunlara Kiramen Kâtibin de denir. Bu şekilde insanın amel defterini meydana getirirler. Iyi-kötü, küçük-büyük yapmış olduğumuz her işin melekler tarafından yazılıp kaydedildiği hem Kur’ân-ı Kerîm’de hem de hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.
“…Üzerinizde koruyucu, yaptıklarınızı kaydedici melekler vardır. (Onlar) şerefli kâtiplerdir. Her yaptığınızı bilirler.” (Infitar sûresi, 10-12. âyetler)
“Onun (insanın) sağında ve solunda duran iki melek, yaptıklarını kaydetmektedir. Ne zaman bir söz söylese onu gözetleyen, söylediklerini yazan bir melek hazır bulunur.” (Kâf sûresi, 17-18. âyetler)
Özet olarak bizler meleklerin sayılarını ve görevlerini tam olarak bilemiyoruz. Bunu ancak Allah bilir.
Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;