Kur’an-ı Kerim’de Rabb’imiz, peygamber efendimiz (sav) için O’nun (sav) “Yüce bir ahlak üzere” olduğunu (Kalem, 68/4), “Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini” (Enbiya, 21/107) ve O’nda (sav) “bizler için güzel örnekler bulunduğunu” (Ahzab 33/21) bildirmiştir. Yine Efendimizin (sav) ahlâkı O’nunla (sav) uzun yıllar geçiren Hz. Aişe annemize sorulduğunda “Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur’an’dı”( Müslim, Müsâfirîn, 139; Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 26.) diye cevap vermiştir. Güzel ahlâk ile ilgili olarak da peygamber efendimiz bizzat “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” (İbn Hanbel, II, 381; Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 1.) diyerek gönderiş gayesini özetlemiştir.
Resûlullah, peygamberlikle görevlendirilmeden önce de güzel ahlâkı ile yaşadığı topluma örnek olmuş, güven kazanmış ve “Muhammed el-Emîn” (Güvenilir Muhammed) anılmıştır. Peygamberliğinin ilk yıllarında bile kendisine düşmanlık edenler, O’nun kutlu mesajını kabul etmeyenler efendimizin güzel ahlâkına dil uzatamamışlardı. Hatta bu kimseler İslam’ın ilk yıllarında evlatlarını, değerli eşyalarını efendimize (sav) emanet etmeye devam etmişlerdi. Efendimiz (sav) güzel ahlâkın İslam dini ve ibadet hayatıyla olan münasebetini “Kıyamet günü müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur. Muhakkak ki Allah söz ve fiilleri çirkin kimselere son derece öfkelenir.” (Tirmizî, Birr, 62.) sözüyle bildirmiştir ve ahlâkını güzelleştiren kimseye cennetin en yüksek makamından bir köşk verileceğine kefil olduğunu (Ebû Dâvûd, Edeb,7.) söylemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de bizlere “Üsve-i hasene” uyulacak en güzel örnek olarak bildirilen peygamber efendimizin (sav) yine Kur’an-ı Kerim’de tanıtılan bazı ahlâki özellikleri şunlardır:
- Peygamberimizin (sav) öğüt verici oluşu : “(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.”(Ğâşiye, 21-22)“ Sen öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.”(Zariyat, 55) “Öğüt ver çünkü öğüt muhakkak fayda verir / öğüt fayda versin vermesin sen öğüt ver. Allah’tan korkan kimse öğüt alacaktır. En bedbaht olan (kâfir) kimse ise öğüt almaktan kaçınacaktır.”(A’lâ, 9-11)
- Peygamberimizin en yüce ahlâka sahip oluşu: Peygamberimiz (sav) ahlaka çok önem vermiş; “Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzel yap.”(Ahmed, I, 403. VI, 68, 155), “Allah’ım! Beni amellerin en iyisine ve ahlakın en iyisine ilet. Amel ve ahlakın en iyisine ancak sen hidayet edebilirsin. Amellerin kötüsünden ve ahlakın kötüsünden beni koru. Amel ve ahlakın kötüsünden ancak sen koruyabilirsin.”(Nesaî, İftitah, 16, II, 129), “Allah’ım! Ayrılıktan, ikiyüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım” diye dua etmiştir. (Ebu Davûd, Salât, 367; Nesaî, İstiâze, 21/) Resûlullah (sav) namaza kalktığında şöyle dua ederdi: “…(Allah’ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur!..” (Müslim, Müsâfirîn, 201)
Ebû Zerr’in rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav) ona şöyle buyurmuştur: “Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!” (Tirmizî, Birr, 55)
- Peygamberimizin (sav) yumuşak kalpli oluşu: “Allah’ın merhameti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran 3/159) O, müjdeleyici, uyarıcı, hak davetçi, öğüt verici, yol gösterici, şefkat ve rahmet peygamberidir. O, insanları hakka çağıran, dini tebliğ eden bir peygamberdi. (Maide, 99; bk. Nahl, 82), Zorlayıcı (Kaf, 45), zorba (Ğâşiye, 22) ve katı kalpli değildi. (Âl-i İmran, 159) Yumuşak davranışlı (Âl-i İmran, 159) ve öğüt verici idi. (Ğâşiye, 21) İnsanlara Allah’ın ayetlerini anlatmış, onları şirk, küfür ve nifaktan temizlemiş, kitabı, hikmeti ve bilmediklerini öğretmiş (Cuma, 2; Bakara, 151), onları doğru yola iletmişti(Şûra, 52). İyiliği emretmiş, kötülüğü menetmişti. (A’raf, 157) Allah yolunda cihat etmiş, (Nisa, 84), Kur’ân hükümlerini açıklamış, (Nahl, 44), helâlı ve haramı bildirmişti. (Araf, 157; bk. Tevbe, 29) Kur’ân hükümlerini, emir ve yasaklarını hayatında uygulamıştı. Peygamberimiz (sav) özü, sözleri ve davranışlarıyla bütün insanlara en güzel örnekti. O, şiddet ve nefret değil, sevgi, şefkat ve merhamet peygamberi idi.
- Peygamberimizin (sav) çok merhametli, çok şefkatli ve ümmetine çok düşkün oluşu: “Andolsun size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.”(Tevbe,128) Peygamberimiz (sav) insanların en merhametlisi idi. Bu merhameti herkese yönelik idi. “Ey Allah’ın Elçisi! Müşriklere beddua et” denildiğinde, “Ben lanetçi olarak gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim” buyurmuştu.(Müslim, Birr, 87) Uhud savaşında yüzü yaralandığında bile kâfirlere; “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diye dua etmişti.(İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 973)
Sonuç olarak Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm), makamının yüceliğine rağmen insanların en mütevâzisi idi. Hastayı ziyaret eder, cenazeye iştirak eder, kölelerin dâvetine icabet eder, ayakkabısını tamir eder, elbisesine yama yapar, ev işlerinde ailesine yardım ederdi. Çocuklara selâm verir, onların hâl ve hatırını sorardı. Bir vakit Resûlûllah (aleyhissalâtü vesselâm)’a bir adam getirildi; heybetinden titremeye başlayınca, “Sakin ol! Ben bir kral değilim. Ben güneşte kurutulmuş et yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum” dedi. (İbn-i Mâce, At’ime 30.) Ashabı ile onlardan biriymiş gibi otururdu; yabancı biri içlerinden hangisinin O (sav) olduğunu bilmezdi. O’na hitap edene, “Lebbeyk (buyrun)” derdi.
Abdullah b. Mesud anlatıyor: Bedir Savaşı’nda, üç ki şiye ancak bir deve düşüyordu. Ebû Lübâbe, Hazreti Ali ve Allah Resûlü birlikte idi. Yürüme sırası Allah Resûlüne geldiğinde, “Ey Allah’ın Resûlü, senin yerine biz yürüyelim.” Dediler. Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Siz, benden daha güçlü ve kuvvetli değilsiniz. Ayrıca benim sevaba olan ihtiyacım sizinkinden daha az değildir.” buyurdu.
Peygamber efendimiz âlemlere rahmet olmasına, tüm mevcudata rehber olmasına rağmen her zaman hassas yaşamış canlı cansız her varlığın hukukuna riayet etmiştir. Bir defasında Hz. Âişe annemiz diyor ki: Bir gün Allah Resûlü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti: “Allah’ım! Ben bir beşerim, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma.” Diyerek dua etti. Rabb’imiz efendimizin ahlâkını anlamayı ve O’nun ahlâkı ile ahlâklamayı ümmetine nasip etsin.