7.2. Sahabenin Peygamber Sevgisi

Kur’ân-ı Kerim’de sahabenin fazileti anlatılırken onların Allah’tan razı oldukları, Allah’ın da onlardan razı olduğu ifade edilir. Efendimiz, “İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra benimle yaşayanlara yakın olanlardır…” buyurmuştur.  Sahabe-i Kiram efendilerimiz fazilette zirvede bulunmaktadırlar. Allah Resûlü’ne o kadar yakın olan, O’nun zamanında yaşayan sahabileri fazilet açısından geçmek neredeyse imkansızdır. İşte bundan dolayı sahabe efendilerimiz Peygamberimizi de herkesten daha fazla seviyorlar ve gereken değeri gösteriyorlardı.

Sahabenin peygamber sevgisi çok ileriydi.

Gün ve gecelerin kıymeti bile Allah Resûlü’ne yakınlıklarına göre tespit edilmiştir. Mesela Hz. Ebû Bekir, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) pazartesi günü vefat etti diye pazartesi günü ölmeyi arzulamıştır. Hz. Ebû Bekir, hastalığı iyice ağırlaştığında bir ara kendine gelmiş ve etrafındakilere, “Bu gün hangi gündür?” diye sormuştur. Orada bulunanlar, pazartesi, olduğunu söyleyince, sevinçle, “Eğer bu gece ölürsem, beni yarına bekletmeyin. Benim en sevdiğim gün ve gece Allah Resûlü’ne en yakın olacağım gün ve gecedir” buyurarak, vefat tarihinde bile Sevgilisi’ne yakın olmayı arzu etmiştir.

Ashab-ı Kiram, vefat ettiklerinde Allah Resûlü’ne yakın olmayı, O’nun yaşında vefat etmeyi, O’nun beldesinde ölmeyi arzu etmişlerdir. Mesela Hz. Ömer (radıyallâhu anh) “Allahım benim ölümümü Muhammed’in beldesinde nasip et” diye dua etmiştir. Hazreti Ömer (radıyallâhu anh), saldırıya uğrayıp yaralandığında ölmek üzere olduğunu anlayıp oğlu Abdullah’ı Hazreti Peygamber’in yanına defnedilmek için izin istemek üzere Hz. Aişe validemize göndermiştir. Hz. Aişe validemiz, “Ben onu kendim için istiyordum. Fakat bugün onu kendime tercih edeceğim” diyerek izin verir.

Abdullah gelip, durumu Hz. Ömer’e haber verince, Hz. Ömer, “Allah’a hamd olsun. Benim için bundan daha önemli bir şey yoktu” diyerek sevincini izhar eder. Daha sonra oğluna dönüp, “Ben vefat edince, beni alıp oraya götürün. Sonra Aişe’ye selâmımı ilet ve (yeniden) “Ömer b. el-Hattâb izin istiyor” de, şayet izin verirse beni oraya defnedin. Eğer kabul etmezse, beni Müslümanların kabristanına geri götürün” diyerek, ayrı bir incelik daha sergiler.

Ashab-ı Kiram, Peygamber sevgisinde âdeta yarışırlardı. Her sahabe O’na en yakın kendini hissederdi. O’nu en çok kendisinin sevdiğine inanırdı. Bu sebeple bazen aralarında tatlı rekabetler olmuştur. Bir Peygamber âşığının “Sevgilim, bana böyle buyurdu, şöyle söyledi” demesi üzerine bir diğeri itiraz edip “O nereden senin sevgilin oluyormuş” diyerek, O’na sevgilim deme ayrıcalığını başkalarına kaptırmak istememiştir. Kadın sahabeler, bu gibi konularda daha da hassastılar. Mesela Habeşistan’a hicret eden hanım sahabelerden Esmâ binti Umeys, Habeşistan’dan Medine’ye gelince Hazreti Ömer, kendisine Mekke’den Medine’ye hicret edenlerin daha önce geldiklerini kastederek, “Hicrette biz sizi geçtik” demiştir. Bunun üzerine çok üzülen Esmâ, gidip durumu Peygamber Efendimiz’e anlatır. Peygamber-i Zîşân, “Ömer ve arkadaşlarının bir hicreti, ey gemi yolcuları sizin ise, iki hicretiniz vardır” buyurunca Esmâ sevinçle evine döner. Bu hadiseden sonra Habeşistan’a hicret eden sahabiler grup grup gelerek Esmâ’yı ziyaret ederler ve Resûl-i Ekrem’in kendileri hakkındaki müjdesini ondan tekrar tekrar dinlerlerdi.

Sahâbe-i kiram fırsat bulduklarında Allah Resûlü’nün ellerini öpmüş, O’na duydukları sevgiyi böyle göstermek istemişlerdir. Allah Resûlü vefat ettikten sonra O’nu göremeyenler, Fahr-i Kâinat’a duydukları hasreti, O’nun eline eli değenlerin ellerini öperek gidermeye çalışmışlardır. Mesela Peygamber-i Zîşân’ın hizmetçisi Enes b. Mâlik’e gelip “Elini Allah Resûlü’nün eline değdirdin mi?” diye soruyorlar. O, “Evet” deyince kalkıp Allah Resûlü’ne değen elini öpüyorlardı. Tabiînden Yahyâ b. Hâris, Vâsile b. Eska’ adlı sahabîye “Sen şu elinle Allah Resûlü’ne bey’at ettin mi.” Diye sormuş, o “Evet” deyince de “Elini uzat da bir öpeyim?” diye rica etmiştir.

Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabtan birisinin evine bir münasebetle gider, kapıyı çalar, selam verir. İçeriden cevap gelmez. Efendimiz, selamı tekrarlar, ama selama cevap gelmez. Tekrar selam verir yine aynı şekilde selamın alınıp alınmadığı, dışarıdan duyulmaz. Bu şekilde üç kez selamını tekrarlayan Allah Resûlü’ne cevap ancak üçüncüde gelir, hane halkı, “Ve aleykesselâm ve rahmetullahi ve berakâtühü ya Resûlallah” diyerek, selamına karşılık verirler. Peygamber Efendimiz, “Niçin birinci ve ikinci selamlarıma cevap vermediniz?” diyerek, içeride oldukları hâlde selamına karşılık vermeyişlerinin sebebini sorunca, hane halkı “Ya Resûlallah! Biz senin selamını her defasında alıp kısık sesle cevap verdik. Ancak senin selamınla hanemiz bereketlensin diye, selamlarının devamı için sesimizi sana duyurmadık” derler

Cenâb-ı Hak, evlerimizin üzerinden O’nun selamını eksik etmesin. Amin


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

2 Comments

  1. Merhaba,

    Görünüm açisindan, sayfanin ve yazinin arka plani farkli renk olsa belki daha iyi olabilir. Kolay gelsin

    • merhaba yorumunuz icin tesekkurler yazi rengi daha koyu bir renk yapildi. bu sekilde nasil, yeterli mi ?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir