Bu kitap, bazen “örnekleri kendinden” sözcükleriyle seslendirdiğimiz, bazen “inanıyoruz” ifadesiyle anlattığımız rüyaların, hülyaların tahakkuk etmesi için yıllar boyu gelişini intizar ettiğimiz, anadan, serden geçen o gül yüzlü yiğitlerin, adsız kahramanların ve adanmış ruhların dasitani hayatlarından sadece bir kaç damla. Bizim şanlı mazimiz içinde her nedense “tarih yazma”, “tarih yapma” ölçüsünde kaale alınmamıştır. Osmanlı’nın siyasi, kültürel, askerî hemen her alanda en çaplı tarihini yazanların yabancılar olması tesadüf olmasa gerek. Bu açıdan Harun Tokak Bey’in Önden Giden Atlılar deyip, Türkiye’den Sibirya’ya Moğolistan’dan Amerika’ya, Bosna’dan Kongo’ya, Kazakistan’dan Endonezya’ya, Mısır’dan Rusya’ya kadar göç eden bu hicret erlerini ve bu mefkure insanlarını anlatmasının bir boşluğun doldurulmasına hizmet edeceğine inanıyorum.