Yalan Söylemek Niçin Büyük Günahtır?

Dinimiz yalan ve yalancılığı günahların en büyüklerinden birisi olarak kabul eder. Bir hadislerinde Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” buyurur ve bunu üç kere tekrar eder. Sahabe efendilerimiz, “Evet.” deyince: “Allah’a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!” buyururlar. Ardından da “Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik.” diyerek yalanın da büyük günahlardan olduğunu üstüne basa basa tekrarlayarak ifade eder.132

Yalan niçin büyük günahlar içinde ifade ediliyor? Çünkü yalan, pek çok büyük günahı tetikleyebilecek potansiyele sahip bir günahtır. Diğer büyük günahlar ise

kendi başına müstakil bir günahtır. Ancak yalan neredeyse bütün büyük günahlarla irtibatlıdır. Meselâ, büyük günahlardan birisi olan içkiyi için kimse, şuurunu kaybettiği

için yalan söylemeye hazır hâle gelir. Kumar oynayan, kaybettiklerini almak için yalana başvurur. Örnekleri çoğaltabiliriz. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de,

“Yalan sözden sakınınız.”133 “Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.”134 buyurarak bu çirkin günah hakkında bizi ikaz eder. “Çünkü kizb, (yalancılık) küfrün esasıdır, kizb nifakın (münafıklığın, ikiyüzlülüğün) birinci alâmetidir, kizb Kudret-i İlâhiye’ye (Allah’ın gücü ve kuvvetine) bir iftiradır, kizb hikmet-i Rabbaniye’ye zıttır. Yüksek ahlakı tahrip eden kizbdir, İslam âlemini zehirlendiren ancak kizbdir, insanlık âleminin ahvalini fesada veren kizbdir, insanları kemalâttan (manevî-ahlakî terakkiden) geri bırakan kizbdir, İslamiyet’in esası doğruluktur, sıdktır, imanın hassası (özü, özelliği) sıdktır, bütün kemalâta götüren doğruluktur, yüce ahlakın hayatı doğruluktur.”

Yalanın küçüğü büyüğü olmaz. Yalan, yalandır. Yalanın pembesi, yeşili de olmaz. Küçük küçük söylenen yalanlar, zamanla insana yalancılığa götürür. Taviz tavizi

doğurur. Baştan küçümsenerek söylenen minik yalanlar, insanda alışkanlık hâline gelebilir. Neticede de o insan daha büyük yalanlar söylemeye başlar ve Allah katında

yalancı hükmünü alır. Efendimiz bir hadislerinde bu hakikati şöyle dile getiriyor:

“Yalandan sakının. Yalan insanı günaha, o da Cehennem’e götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan araştırırsa Allah katında yalancılardan yazılır.”136

O yüzden bir mümin yalan konusunda alabildiğine hassas olmalı, yalana karşı tavır almalıdır. Nasıl mı?Fethullah Gülen Hocaefendi’ye kulak verelim. Bakınız

Hocaefendi ne diyor:

“Diyelim ki önümüzde duran bir kırmızı halı var. Konuşurken “mavi halı serili” demek açıkça bir yalandır. Çünkü söylediğimiz söz gerçeğe uygun düşmemiştir.

Diyelim ki saat dokuza üç dakika var. O sırada birisi size saatin kaç olduğunu sordu. Siz de “Saat dokuz.” dediniz, işte bu bir yalandır. İşin doğrusu o esnada saatiniz kaçı

gösteriyorsa onu aynen ifade etmektir. Bir kısım beyanlar da vardır ki, onlar da gizli yalan sayılırlar. Meselâ, Allah rızası için yapılan işlerde, başkalarının kuvve-i mâneviyesini takviye adına anlatılan şeyler bazen abartılarak anlatılır;

bu bir mübalâğadır ve zımnî, gizli yalandır. Hattâ bu gibi yalanlar, mübalâğalar gayretullaha dokunabilir, dolayısıyla da o işin bütün bütün bereketini de alıp götürür.

Bundan başka da ruhlar ve ruhaniler de bundan ızdırap duyarlar. Kalbî ve ruhî hayat hazan görmüş gibi yaprak yaprak sararır ve solar. Şimdi eğer bir insan bu türden bile

olsa, yalan söylüyorsa, o insanda münafıklıktan bir alâmet var demektir.”

Yalan söylemek, Münafığın Birinci Alametidir

İsterseniz öncelikle münafığın tarifini yapalım. Münafık, gerçek anlamda iman etmemiş olup Müslüman gibi görünüp Müslüman gibi yaşayan kimseye denir. Sözü özüne uymayan, olduğundan farklı görünen insan münafıktır. Biz münafığı ikiye ayırırız. Birincisi itikadî münafık, ikincisi amelî münafık. İtikadî münafık, kendisini

Müslüman gibi gösterip İslam’a ve müminlere düşmanlığını gizleyen kimsedir. “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve Âhiret Günü’ne inandık.” derler.”138 âyeti kerimesi bu hakikati dile getirir. Amelî münafık ise İslam’a ve onun esaslarına inandığı hâlde, hâl ve tavırlarında nifak alameti taşıyan kimsedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde, “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vaat ettiğinde vaadinden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder.”139 buyurarak her iki münafığın da en temel vasıflarını dile getirmiştir.

Hadiste de açıkça görüldüğü gibi yalan söylemek bir nifak alâmetidir. Hem de nifak alametlerinin birincisidir. Ancak Müslümanlar buna gereği kadar hassasiyet göstermemekte ve gün içinde değişik yalanlara başvurabiliyor.

Mesela derse geç kalan öğrenci geç kalmasının gerçek sebebini gizleyerek bir ceza almamak için değişik yalanların ardına sığınabiliyor. Bir arkadaşımız bizi telefonla arıyor, ancak o kişiyle görüşmek istemiyoruz. Telefonu yanımızda bulunan kişiye açtırıp “şu an burada yok.. toplantıda..” türünden yalanlar söylettirebiliyoruz. Herhangi bir meselede tamamen kendimiz haksız olduğumuz hâlde haklı görünmek için bin bir türlü yalanlar uydurabiliyoruz. Hâlbuki mesele çok ciddidir. Mümin, yalan konusunda alabildiğine hassas olmalıdır. “Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir?” buyuran Efendimiz yalanın her türlüsü hakkında dikkatli olmamızı ikaz buyurur.

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir