1.1 ALLAH’A İMAN – SENİ KÜRSÜDEN İNDİRMEKLE MEŞGUL

İmam-ı Azam Ebû Hanife Hazretleri delikanlı yaşlarındayken Basra şehrine tüccarlık sebebiyle bir Mecusî gelmişti.

Adam, “Ben ateşe Allah diye tapıyorum. Var ki tapıyorum, sizin taptığınız Allah’ı bana gösterin, bak gösteremiyorsunuz. Yok ki gösterebilesiniz, hocalarınızı getirin ispat edeyim.” diye halkı tahrik ediyordu.

Halk Mecusî’ye,

– Ebû Hanife ile tartışmanda onu yenersen hocalarımızı çağırabiliriz, diye karşılık verdi.

Ebû Hanife’nin genç bir delikanlı olduğunu öğrenen Mecusî, “Benim çocukla işim yok.” deyince halk ısrarcı oldu ve ertesi gün mescitte buluşmak üzere ayrıldılar.

Ertesi gün buluşma vakti geldiğinde Mecusî kürsüde, halk da mescide toplanmış Ebû Hanife’yi beklemeye başladılar. Ebû Hanife biraz gecikmişti. Mecusî bu durumu fırsat bilerek,

– Gördünüz mü? Sizin delikanlı korktu, gelemiyor. Benim çoluk çocukla işim yok. Âlimlerinizi çağırın bana, dedi.

Bu arada halk da tedirgin olmuştu. Biraz sonra Ebû Hanife, kan ter içinde nefes nefese mescide

girerek,

– Ağalar, beyler, geciktim özür dilerim. Nehrin öbür tarafındaydım. Bu tarafa geçecek bir vasıta bulamadım. Nehrin kıyısındaki ağaçlara, “Ağaçlar! Derhâl sandal gemi olun, köprü olun da karşıya geçeyim.” dedim.

Onlar da hemen sandal, köprü oldular, ben de bu tarafa geçtim. Bu sebeple geciktim. Kusura bakmayın, dedi. Kürsüde oturan Mecusî bir kahkaha patlatarak,

– Gördünüz mü sizin deli çocuğun dediğini! Hiç ağaçlar, kendi kendine sandal, köprü olur mu, deyince genç delikanlı Ebû Hanife,

– Ağaçlar kendi kendine gemi, köprü olamaz da şu koskoca kâinat ustasız, kendi kendine olur mu, diye karşılık verdi.

Cemaat da büyük bir sevinçle tekbir getirdi. Mecusî, kürsüden,

– O zaman sizin Allah’ınız niçin görünmüyor? Var olan şeyler görünür, yok ki görünsün, deyince Ebû Hanife Mecusî’ye,

– Sizin aklınız var mı, diye sordu.

Adam,

– Tabii ki var, deyince Ebû Hanife,

– Gösterin bakalım, dedi.

Mecusî,

– Onu gösteremem, deyince Ebû Hanife,

– Yok mu acaba, deyip ekledi. İşte ruh ve akıl gibi şeylerin de varlığı bilinir ama kendileri gösterilemez. Demek ki her var olan şey görünmez.

Onun bu sözlerinin ardından cemaat tekrar tekbir getirdi. Mecusî biraz sinirlenmişti. Bu sefer,

– Sizin Allah’ınız şu anda ne ile meşguldür, diye sorunca

Ebû Hanife,

– Sen kürsüden in, ben çıkayım oraya. Ondan sonra cevap vereyim, dedi.

Kürsüye çıktıktan sonra da:

– Şimdi Allah, senin gibi cahil birisini kürsüden indirip benim gibi bir çocuğu ibret alınması için kürsüye çıkarmakla meşguldür, dedi.

Mecusî, Ebû Hanife’nin parlak ve pratik zekâsı karşısında mağlup olmuştu. Ona teşekkür etti ve hemen oracıkta kelime-i şehadet getirerek cemaatin tekbirleri arasında Müslüman oluverdi.


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir