Caglayan’dan Öğrenme Aşkı

İlim öğrenme isteği güzel örnekler ile anlatılmış.

İnsan her şeye muhtaç bir vaziyette bu dünyaya gönderilir. Her şeyi öğrenmeye, keşfetmeye, anlamaya çalışır. Etrafındaki eşyayı test ede ede bilgi sahibi olur. Yeni bir şey öğrendiğinde mutlu olur. Sonra dili dönmeye başladığında bu sefer etrafındakileri bıktıracak kadar “Bu ne? Bu kim? Bu nasıl oluyor?” sorularını sorar.

Okul zamanı gelince çocuklarımızın kendi istediklerini değil, bizim istediğimiz şeyleri öğrenmesini isteriz. Hayata daha iyi ve çabuk hazırlanmaları için onlara öncelikle lazım olduğunu düşündüğümüz bilgileri vermeye çalışırız. İşte burada bazen istenmeyen gelişmeler baş gösterir, çocuklardaki öğrenme arzusunun köreldiği görülür.

Bu konuda ailelere, okul yönetimine, öğretmenlere, hatta sosyal çevreye ve ülkenin yöneticilerine düşen roller vardır. Eğer el ele verip salih bir daire oluşturamazsak, çocuklarımız öğrenme isteklerini, daha çok gönüllerini eğlendiren oyunlarda ve eğlence dünyasında kullanacaklardır.

Eğitime önem veren toplumlarda, bu probleme kısmen çözümler üretilmiştir. Çocuk evde kitap okuyan, eğitici faaliyetler içinde bulunan, meraklı bir ebeveyne şahit olmaktadır. Okulda öğretmeni çok kitap okumakta, kitap okumayı ve öğrenmeyi sevdirecek faaliyetlerle çocuklara bu aşk aşılanmaktadır. Kütüphaneler çok güzel imkânlar ve ortamlarla kitap okunmayı teşvik etmektedir. Çocuğa verilen hediyeler arasında kitap da yer almaktadır. Üniversiteye gelindiğinde ise, artık kitap okumanın büyük bir ihtiyaç olduğunu kavramaktadırlar. Her yıl okunması gereken kitapların listesi çıkarılmakta ve bunlar bitirilmektedir. Genç, kendini iyi yetiştirmesi gerektiğini bilmektedir. Kitap okuma ve öğrenme artık onların bir karakteri haline gelmekte, yaşlandıklarında da bu alışkanlıklarını devam ettirmektedirler.

Girişimci ve hayırsever Warren Buffet günde yaklaşık beş saat kitap okur. Bill Gates haftada en az bir kitap bitirir ve her yıl iki hafta kitap okuma kampı yapar. Elon Musk, bir röportajında, daha dokuz yaşındayken Britannica Ansiklopedisini bitirdiğini, gençliğinde, günde 10 saate yakın bilim kurgu romanı okuduğunu ifade eder.[1] Oprah Winfrey, seyircilerine kitap okuma alışkanlığını aşılamaya çalışır. Winfrey için kitap okumak bir ferdin kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biridir.[2] İtalyan yazar ve semiyotik (işaret ilmi) uzmanı Umberto Eco’nun (1932–2016) 500 m2’lik evinde bulunan ve eserlerini hazırlarken istifade ettiği 44 bin cilt kitap, Bologna Üniversitesinin kütüphanesine bağışlanmıştır.[3]

Öğrenme aşkı, yerinde kullanılır ve insanlığa faydalı konularda harcanırsa, insanı ve toplumu yüceltir ve medeniyetlerin kurulmasına zemin hazırlar. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona Cennet yolunu kolaylaştırır. Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklar bile âlimlerin bağışlanması için Allah’a yalvarırlar. Bir âlimin sadece ibadetle uğraşan bir kimseye üstünlüğü, on dördüncü gecesinde ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Peygamberler altın, gümüş değil, sadece ilmi miras bırakmışlardır. İşte bu ilim mirasına konan kimse, çok büyük bir kısmet kazanmış olur.”[4]

Muâz bin Cebel’in (radıyallâhu anh) ölüm döşeğinde iken “uzun ömrü” sadece ilmî susuzluğu gidermek, güçlüklere göğüs germek, ilim meclislerinde dizleri şişinceye kadar âlimlerle oturmak için istediğini ifade etmesi dikkate şayandır.

İmam Ebû Yusuf, İmam-ı Âzam’ın ilim meclislerine yıllarca (farklı rivayetlere göre 17 veya 29 yıl) devam etmişti. Bu zaman zarfında, hasta olduğu günler hariç, hiçbir sabah namazını kaçırmamış, duha ve akşam vakitlerinde ondan ayrılmamıştı.[5]

İmam-ı Azam’ın bir diğer talebesi İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, geceleri genelde uyumaz, aldığı notları yanında tutar, birinden yorulunca öbürüne intikal ederdi. Uykusu gelecek olsa su içerek onu izale etmeye çalışır ve “Uyku hararetten kaynaklanıyor.” derdi.[6]

İmam Buhâri’nin hocası Muhammed b. Selâm el-Bîkendî, ilme çok düşkündü. Hocasından ders aldığı bir anda kalemi kırıldı. Hocası yazdırmaya ve ilim öğretmeye devam ediyordu. Muhammed b. Selâm, şöyle seslendi: “Bir kaleme bir dinar.” Hemen etrafında kalemler uçuştu. Zira bir kelimenin bile kaçmasına tahammülü yoktu.[7]

Hafız İbn-i Kesir, İmam Buhârî’nin hayatını anlatırken şunları söyler: “Buhârî gece uykudan uyanır, lambasını yakar, hatırına gelen faydalı bir şeyi yazardı. Sonra lambasını söndürür yatardı. Tekrar kalkar, tekrar kalkardı. Hatta bir gecede yaklaşık yirmi defa kalktığı olurdu.”

Büyük hadis âlimlerinden Yahya b. Maîn’e babası 1 milyon dirhem miras bırakmıştı. O bütün bu parayı hadis ilmi tahsilinde tüketti. Neticede hadis ilminin en büyüklerinden oldu. “Kendi elimle bir milyon hadis yazdım.” diyerek ne denli bir gayretin içinde olduğunu ifade etti.[8]

İbnü’l-Cevzî okuduğu kitapların sayısının 20 bini geçtiğini ifade eder. Bazısı 20 cildi bulan 340’tan fazla eser yazmıştır. Kendi eliyle 2000 cilt kitap çoğaltmıştır. Ömrü boyunca kullandığı kalemlerin yontulmasından biriken talaşları biriktirip öldüğünde bu talaşların gasil suyunun ısıtılmasında kullanılmasını vasiyet etmiştir. Vefatında vasiyeti yerine getirilmiş, biriktirdiği talaşlar, gasil suyunu ısıtmaya yeterli gelmiştir.[9]

Câhız (781–868), o kadar kitap düşkünüydü ki okumak istediği bütün kitapları almaya gücü yetmediği için kitapçı dükkânına gider, bir gece için dükkânı kiralardı. Kapıyı üstünden kilitletir, sabaha kadar kitapları mütalaa ederdi.

Fahruddin er-Râzî (1149–1210) meşhur bir müfessirdir. Çok defa, sofraya oturduğunda bir yandan yemeğini yer, öbür yandan kitap okurdu. Sadece tefsire dair yazdığı eserler 20 bin sayfayı aşkındır.

Ömer Nasuhi Bilmen (1883–1971) şöyle der: “Küçük yaşlarımda elime geçen eserleri bir gecede okuyup bitirirdim. Gözlerim kan çanağına dönerdi. Annem gecenin geç saatlerinde gelir, islenmiş lambanın camlarını siler, bazen de “Oğul, artık yeter, yat!” diyerek lambaya üflerdi.”[10]

İmam Şafii’ye “İlme karşı iştiyakın nasıl?” diye sorulduğunda şöyle demiştir: “Daha önce işitmediğim bir kelimeyi işitince, diğer azalarım kulaklarımın işitip de aldığı lezzeti tatmak için kendilerinin de kulakları olmasını isterler. İşte böyle.” Kendisine “İlme karşı hırsın nasıldır?” diye sorulduğunda da şöyle cevap vermiştir: “Çok mal biriktiren cimrinin bir malı elde ettiği zaman aldığı lezzet kadar.” “İlme karşı isteğin nasıldır?” diye sorulunca buna da şöyle cevap vermiştir: “Bir tek çocuğu olan kadının yavrusunu kaybettiğinde onu bulmaya olan isteği kadar.” İşte İmam Şafii de bu aşk sebebiyle ilimde zirveye çıkmış ve imam olmuştur.[11]

Son dönemin büyük düşünür ve bilim adamlarından Hilmi Ziya Ülken, okurken uyumamak için ayaklarını su dolu bir kovaya sokar, sabaha kadar okurdu. Böylece zaman kaybetmiyor, gözünün nuru kitaplarına daha çok vakit ayırabiliyordu.

Yaklaşık 90 kitaba imza atan Ferit Ragıp Tuncor (1912–2005), yıllarca Millî Eğitim Bakanlığında kütüphaneci olarak görev yaptı. İkinci adresi olan kütüphaneye önü daima ilikli duran ceketiyle, heyecan duyarak gelirdi.

Hayatında başarılı olmuş, insanlığa katkıda bulunmuş hemen herkeste büyük bir öğrenme aşkı olduğu görülmektedir. İnsan öğrenme aşkını yitirdiği zaman, hayat neşesini, umutlarını, heyecanını ve belli ölçüde hayat kalitesini de yitirir. Bize düşen “Bugünü dününe, yarını da bugününe” eşit olmayacak şekilde sürekli bir şeyler öğrenme, aklımızı ve kalbimizi beslemedir. Beşikten mezara kadar öğrenme iştiyakı içinde yaşamak insanca yaşamanın gereğidir.

“Tekvinî emirlerin doğru okunması, doğru düşüncelerin ve doğru tespitlerin ortaya konulabilmesi, önceki nesillerden miras alınan ilmin daha ileriye götürülmesi, ilim ve araştırma adına yeni ufuklar açılması, arkadan gelenlere daha derin düşünme ortamının hazırlanması adına verilecek maddî-manevî desteğin yeri çok önemlidir. İdeolojilere, sekülerizme, egoizmaya ipotek edilmiş düşüncelerle bir yere varılamaz. Önemli olan, bir taraftan insanlara yüce bir mefkûre verebilmek, diğer yandan da onlara her tür desteği sağlayabilmektir. Şayet siz bu konuda uygun ortamlar hazırlar ve üzerinize düşen sorumlulukları yerine getirirseniz, seviyeli, kaliteli ve donanımlı insanlar zuhur eder. Aksi takdirde hakikat aşığı ilim adamları yetiştiremez ve yerimizde saymaya devam ederiz.”[12]

Kaynak

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir