Hac

HAC İSLÂM’A BAĞLILIĞI ARTIRIR

Hac, Müslümanların dinen tespit edilen belirli zaman içinde Mekke’de bulunan Kâbe’yi ve bazı kutsal yerleri ziyaret ederek yaptıkları bir ibadettir. Hac ibadeti İslâm’ın 5 şar-

tından biridir. Hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de haccın farz olduğunu bildiren âyet şöyledir: “Gitmeye gücü yetenlerin Beytullah’ı (Kâbe’yi) ziyaret ederek hac yapması Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” (Âl-i İmran Sûresi, 97. âyet)

Gücü yetenlerin farz olarak ömürlerinde bir defa yapacakları bu ibadetin fazileti büyüktür. “Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa -kul hakları hariç- annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlardan arınmış olarak döner.” hadis-i şerifi, haccın ne derece faziletli bir ibadet olduğunu anlatmaya yeter.

Hac, İnsana Kul Olma Zevkini Tattırır

Her insan, yaratılışı gereği Yüce Allah’a karşı kulluğunu ortaya koymak ihtiyacındadır. 

Hac; kula, en belirgin bir şekilde Yüce Allah karşısında aczini ortaya koyma, kulluğunu ifade etme ve O’nun verdiği nimetlere şükretme imkânı veren bir ibadettir. Çünkü hac ibadetini yapan kişi; mal,mülk, makam ve mevki gibi dünyevî bağlardan sıyrılarak Allah’a yönelir. 

Sonsuz güç ve kudret sahibinin karşısında O’na teslimiyetini ve bağlılığını ifade eder. Bu durum kendisine Allah’a kul olma zevkini tattırır.

Hac, Allah Katında İnsanların Eşit Olduğunun Göstergesidir

Hac; renk, dil, ırk, ülke, kültür, makam ve mevki farkı gözetmeksizin aynı amaç ve gayeleri taşıyan milyonlarca Müslüman’ı bir araya getirerek eşitlik ve kardeşliğin çok canlı bir tablosunu meydana getirir. Zenginiyle fakiriyle, güçlüsüyle güçsüzüyle bütün hacılar aynı kıyafetler içinde, aynı güçlüklere katlanarak, aynı şartlarda hareket ederek bir eşitlik ve kardeşlik eğitiminden geçerler. Trilyonlara hükmeden bir zenginle geçimini zor karşılayan bir fakire, aynı kıyafet içinde Arafat’ta beraberce el açıp dua ettiren ve Kâbe’nin etrafında yan yana tavaf ettiren hac ibadeti; insanlara makam, mevki, mal mülkle böbürlenmemeyi, İslâm kardeşliği içinde tanışıp kaynaşmayı ve âhireti unutmamayı öğretir.

İslâm dininin doğup yayıldığı, vahyin indiği, Peygamber Efendimiz’in ve arkadaşlarının binbir güçlük ve sıkıntılar içinde mücadeleler verdiği ve Hazreti Âdem’den beri bazı peygamberlerin uğrak yeri olmuş kutsal toprakları görmek, mü’minlerin dinî duygularını güçlendirir, İslâm’a bağlılıklarını artırır.

Hac Sabır ve Şükürdür

Hac ibadetiyle Müslüman, Yüce Allah’ın kendisine lütfettiği sağlık, yetenek, mal ve mülk gibi dünyevî nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Hac yapan Müslümanlar sabır, tahammül, sıkıntılara katlanma, güçlüklere göğüs gerebilme, büyük kalabalıklarla aynı anda hareket ederek aynı şeyleri yapabilme, yardımlaşma, dayanışma ve belli kurallara adapte olabilme gibi ahlakî özelliklerini geliştirirler.

Hac mevsimi dışında Kâbe’yi, Mekke ve Medine’nin diğer kutsal yerlerini ziyaret etmeye de umre denir. Umre yapmak sünnettir.

Kurban

Allah’a manen yaklaşmak için ibadet niyetiyle belirli bir vakitte kesilen hayvana kurban denir. Kurban kesmek mal ile yapılan bir ibadettir ve vaciptir. Allah yolunda gösterilen bir fedakârlık, O’nun verdiği nimetlere karşı şükür borcunu yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz, “Kim (mal) genişliği bulurda kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.” buyurarak kurban kesmenin maddî gücü yetenler için ne derece önemli bir görev olduğunu açıkça

bildirmiştir.

DAMLA YERE DÜŞMEDEN

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

– Âdemoğlu, Allah katında Kurban Bayramı günü kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. Çünkü kestiği kurban, Kıyamet Günü’nde boynuzları, kılları, tırnakları ile gelecektir.

Kurbandan akan kanın damlası yere düşmeden Allah katındaki bir mekâna düşer. Allah katında kabul olunur. Artık gönülleriniz kurban kesmeniz sebebiyle hoş olsun. Kurban sahibi için onun her kılına karşı bir sevap vardır.

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir