7.3 Zekat Sosyal Hayatın Direğidir

Zekât, zengin bir Müslüman’ın seneden seneye malının belli bir miktarını Müslüman fakirlere Allah rızası için vermesi demektir. Namaz ve oruç gibi zekât da İslâm’ın beş şartından birisidir.

Hicretin ikinci yılında oruçtan önce farz kılınmıştır. Zekât, namaz ve oruç gibi bedenle değil, mal ile yapılan bir ibadettir. Cenâb-ı Allah, zekât vermeyi mü’minlere farz kıldığını, “Namazı kılın, zekâtı verin…” (Bakara Sûresi, 43. âyet) âyetiyle bildirmiştir.

Nasıl ki namaz, dinî hayatın direği ise zekât da sosyal hayatın direğidir. İslâm’ın zekât emrinin uygulanmadığı bir toplumda fertler arasında birlik beraberlik ve düzen sağlanamaz. Fakir ve zengin sınıflar arasında dayanışma ve yardımlaşma ortadan kalkar, sevgi ve saygı yok olur.

Allah rızası için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu herhangi bir şeye ise sadaka denir.

Sadaka vermenin dünyada ve âhirette pek çok faydaları vardır. Sadakalar günahlara kefaret, Cehennem ateşine karşı siperdir. Belâ ve musibetleri geri çevirir. İnsan kendisinden bir şeyler isteyen kimseyi boş çevirmemeli, elinden geldiğince ona bir şeyler vermeye çalışmalıdır. Ayrıca sadakanın gizlice verilmesi daha faziletlidir.

İKİ CİMRİ BİR CÖMERT

Bir gün Ebû Hureyre şöyle dedi:

– Biz, Peygamber Efendimiz ile birlikteyken Efendimiz bize şu hikâyeyi anlattı: “İsrailoğullarından üç kişi vardı: Biri ala tenli, biri kel, biri de kör. Allah, bunları imtihan etmek istedi ve bu amaçla onlara insan şekline girmiş bir melek gönderdi.

Melek önce ala tenliye geldi.

– Hayatında en çok istediğin şey nedir, diye sordu.

Adam,

– Güzel bir renk, güzel bir cilt, insanları benden tiksindiren hâlimin gitmesini isterim, dedi.

Melek ona eliyle dokununca adamın çirkinliği gitti, cildi güzel bir hâl aldı.

Melek ona tekrar sordu:

– Hangi mala kavuşmayı seversin?

Adam,

– Deveye, dedi.

Hemen ona on aylık hamile bir deve verildi.

Melek,

– Allah bu deveyi sana hayırlı kılsın, diyerek aniden gözden kayboldu.

Melek bu sefer de kelin yanına geldi:

– Hayatında en çok istediğin şey nedir, dedi.

Adam,

– Güzel bir saç ve halkı tiksindiren şu hâlin benden gitmesini istiyorum, dedi.

Melek, adamın başını eli ile okşadı. Adamın keli gitti ve başında gür saçlar çıktı.

Melek,

– En çok hangi malı seversin, diye sorunca adam,

– İneği severim, dedi.

Hemen kendisine hamile bir inek verildi.

Melek,

– Allah bu ineği sana mübarek kılsın, diye dua etti.

En sonunda körün yanına gitti. Ona da,

– Hayatında en çok istediğin şey nedir, diye sordu.

Adam,

– Allah’ın bana gözümü vermesini ve insanları görmeyi istiyorum, dedi.

Melek, onun da gözünü eli ile okşadı. Allah, o adamın gözlerinden körlüğü kaldırdı.

Melek ona da,

– En çok hangi malı seversin, diye tekrar sordu.

Adam,

– Koyunu severim, dedi.

Ona da hemen hamile bir koyun verildi. Zamanla inek ve deve yavruladılar, koyun da kuzuladı. Çok geçmeden adamlardan birinin sayısız develeri, diğerinin sayısız sığırları, öbürünün sayısız koyunları oldu. Sonra melek, ala tenlinin bulunduğu çiftliğe, onun eski hâlindeki bir insan şeklinde geldi:

– Ben çok fakir bir kimseyim, imkânsızlık yüzünden yoluma gidemeyeceğim. Şu anda Allah’tan ve senden başka yardım edecek kimsem yok! Sana şu güzel rengi, şu güzel cildi ve malı veren Allah aşkına! Bana bir deve ver onunla yoluma devam edeyim, aileme ve çocuklarıma kavuşayım, dedi.

Adam,

– Hayır, veremem, o develerde başkalarının da hakları var, dedi.

Melek,

– Ben, sanki seni tanıyor gibiyim. Sen ala tenli, herkesin tiksindiği, fakir birisi değil miydin? Allah sana sağlık ve mal verdi, dedi.

Adam bu sefer,

– Sen çok konuşuyorsun. Bu mallar bana dedelerimden miras kaldı, diyerek onu azarladı.

Melek de,

– Ey insanoğlu, eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski hâline çevirsin, dedi ve onu bırakarak kelin yanına geldi.

Bu adama da onun eski hâlindeki kel birisi gibi göründü. Ondan da diğerinden isteği şeyleri talep etti. Kel de tıpkı önceki adam gibi meleğin isteğini reddetti. Melek bu adama da,

– Ey insanoğlu, eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski hâline çevirsin, deyip körün yanına vardı.

Ona da kör bir insan şeklinde göründü ve şöyle dedi:

– Ben çok fakir bir adamım. İmkânsızlıklardan dolayı yolculuğuma devam edemiyorum. Allah’tan ve sonra senden başka bana yardım edecek kimsem yok! Sana tekrar görme yeteneği veren Allah aşkına! Senden sadece bir koyun istiyorum, onu satıp yolculuğuma devam edebileyim.

Adam bunun üzerine,

– Ben de kör idim. Allah gözümü iade etti. Fakirdim, Allah mal verip beni zengin etti. Sen koyunlarımdan istediğini al götür. Allah’a yemin ederim ki bugün Allah adına ne istersen sana vereceğim, dedi.

Melek de,

– Ey insanoğlu, malın hepsi senin olsun! Sizler, bir imtihandan geçtiniz. Allah senden razı oldu ama diğer iki arkadaşın cezayı hak etti, dedi ve gözden kayboldu.”


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir