7.1 Oruçlunun Mükafatını Ancak Allah Verir

Oruç, imsak vaktinin başlamasından itibaren güneşin batışına kadar geçen süre içinde hiçbir şey yememek ve içmemektir. Ramazan ayında oruç tutmak, İslâm’ın 5 şartından biridir. Oruç, Müslümanlara Bakara Sûresi’nin 183. âyetiyle farz kılınmıştır: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak farz kılındı.”

Orucun Allah katındaki kıymeti, bir hadis-i kudsî ile şöyle bildirilmiştir: “Her iyiliğe karşı 10 mislinden 700 misline kadar mükâfat vardır. Ancak oruçlunun mükâfatı bu ölçünün dışındadır. Çünkü o Benim içindir. Onun mükâfatını ancak Ben veririm.”

İbadetlerimizi bilinçli bir şekilde yapmamız, imanımızın kuvvetli olması ve devamlılığı açısından çok önemlidir.

Diğer ibadetlerde olduğu gibi orucun da farz kılınışının birçok sebebi vardır. Orucun amacı sadece insanlara kuru bir açlık çektirmek değildir. Oruç ibadetinin en önemli özelliği insanları kötülüklerden alıkoyması, nefsin isteklerini frenlemesidir. Oruç; bedenimizi, ruhumuzu, duygularımızı terbiye ederek; erdemli, olgun, yardımsever, sevecen, merhametli insan yetiştirmeyi hedefler.

İyi bir mü’min için işlediği günah ve hatalar daima endişe kaynağıdır. Oruç, bu anlamda mü’mine müjde verip onun endişelerini hafifletir, kalbini huzurla doldurur.

Peygamber Efendimiz: “Hangi mü’min inanarak, sırf Allah için Ramazan orucunu tutarsa günahları bağışlanır.” buyurmuştur. Oruç, günahlardan kaçınmamıza yardımcı olur ve bizi insana yakışmayan kötü davranışlardan korur.

Bir yandan günahların affedilme sevinci, bir yandan da girilecek günahların orucun sevabını azaltacağı endişesi, oruçluyu hata ve günahlara karşı daha hassas yapar. Yani oruç, mü’minin ahlâkını güzelleştirir.

Günahlarımızın affedilmesine vesile olan oruç, bize sürekli olarak manen Allah’ın huzurunda olduğumuzu hatırlatır. Oruç ile sürekli ibadet atmosferi içinde olur, nereye gidersek gidelim, ne iş yaparsak yapalım Allah’tan bize doğru uzanmış bir ip ile ona doğru çekildiğimizi hissederiz.

Nitekim Peygamber Efendimiz orucun bu koruyucu özelliği için “Oruç bir kalkandır.” buyurmuştur. Oruç ile sürekli ibadet hâlinde olmamız, Allah ile beraber olduğumuz şuurunu canlı tutar.

Allah’ın bizlere ihsan ettiği nimetlerin kıymetini aç ve susuz kalınca daha iyi anlar, Allah’a şükrümüzü daha güzel biçimde yerine getiririz. Oruç sayesinde, Allah’ın izin vermediği zaman diliminde bizim için helâl olan nimetlere dahi el uzatamadığımızı görür, başına buyruk olmadığımızı hatırlar, böylece kulluğumuzun daha çok farkına varırız.

Bir de oruç tutarken hiçbir baskı altında olmadan kendi yiyecek ve içeceklerimize dahi el süremeyiz. Oruç bize büyük bir sabır kazandırır. Nitekim Efendimiz “Oruç sabrın yarısıdır. Sabır ise imanın yarısı…” buyurmuşlardır.

Oruç, sadece yemeyi, içmeyi ve bir kısım dünyevî lezzetleri terk etmek değildir. Aynı zamanda her türlü kötülükten, günahtan uzak durabilmektir. Nasıl ki oruçlunun midesi yemek ve içmek lezzetinden uzak kalıyorsa; dili yalandan, gıybet ve dedikodudan; elleri haram ve kötü işlerden; kulakları günah olanı dinlemekten; ayağı günahlara yürümekten; kalbi ve kafası kötü düşünce ve niyetlerden uzak olmalıdır. Oruçlu iken evindeki helâl lezzetlere bile dokunmayan kişi, eğer orucunu ihlâs ve şuurla tutuyorsa haramlara, günahlara elbette girmez.

Peygamber Efendimiz’in buyurduğu gibi: “Mü’min o kimsedir ki kendisine bakılınca Allah akla gelir.”

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir