5.4. İlk Namaz

  Galiba yine böyle bir kıştı. Onun odasına bitişik olan küçük odamdaki küçük karyolamda uyurken bir öpücük gibi alnımı okşayan nazik eliyle, nazik ince parmaklarıyla saçlarımı tarayarak,

       – Haydi, Ömerciğim kalk, demişti. Kalk, haydi yavrucuğum.

       Ben gözlerimi açmıştım. Köşedeki küçük yazıhanemin üzerinde yanan küçük gece kandili -ah, bunu unutamam, bu birkedi kafası idi- iki pencereli olan odamın beyaz, muşamba perdelerinin esmerliklerini aydınlatıyor ve yeşil camdan gözleriyle bakıyordu.

       – Fakat anneciğim, demiştim. Daha gece…

       Her vakit öptüğü yerden, sol kaşımın ucundan tekrar öperek,

       – Yok, yavrucuğum, saat beş, sonra vakit geçer, diye koltuklarımdan tutarak kaldırdı.

       İçi fanilâlı küçük terliklerimi giyerek ve gözlerimi yumruklarımla ovuşturarak onu takip ettim. Karanlık sofadan bir anda geçerek odasına girdik. Bağdaş kurmuş bir zenciye benzeyen siyah ve alçak soba gürüldeyerek yanıyordu.

       – Aaa… Pervin de kalkmış…

       Pervin hizmetçimizdi, elin deki sarı güğümü sobanın üze rinden indiriyordu. Onun

kalkacağına hiç ihtimal ver mezdim. Annem demişti

ki:

       – Pervin her sabah kalkar.

       Ben hiç kalkmadığım hâlde onun her sabah kalkmasına şaşırdım. Hırkamı çıkardılar, kollarımı sıvadılar, abdest leğeninin yanına çömeldim. Anneciğim,

       – Öyle yorulursun, diye küçük bir iskemleyi altıma koydu, ona oturdum.

       – Haydi, besmele çek…

       Pervin ılık suyu ellerime döküyor, annem başucumda. “Yüzünü… Kollarını, yine üç defa…” diye fısıldıyor, unuttukça “Aaa, hani başına mest…” gibi uyarılarla yanlışlarımı bana

tekrar ettiriyordu. Abdest bitince annemle beraber yavaş bir sesle namaz dualarını okuyarak kollarımı ve yüzümü kuruladık. Pervin de ayaklarımı kuruladı. Çoraplarımıgiydirdi.Isınmak

için sobanın önüne gitmiştim. Arkama dönünce, annemi, tiftik seccadeyi açıyor gördüm… Sonra başına yeşil başörtüsünü örterek beni çağırmıştı:

      – Gel…

     Gittim. Küçücük ben, onunla bir seccadede, bir yavru samimiyet ve saadetiyle o tatlı, hassas anne vücudunun yanında durdum. İki söz ile bana, yapacağımı, önceden öğrettiklerini tekrar etti:

      – İki rekât sünnet… Gece öğrendiklerini, okunuşları unutmadın ya?

     – Hayır…

     – Haydi…

     O, başlangıç tekbirini ellerini omuzlarına kaldırarak kadın  gibi yaparken ben de gayriihtiyarî onu taklit etmiştim. Sünneti bitirdikten sonra, bana, gözlerinin tatlı ve tesirli bir tebessümü ile gülerek,

     – Yavrum, demişti. “Sen kadın mısın? Kadınlar öyle başlar, sen erkeksin, ellerini kulaklarına götüreceksin.”

     Sıcacık elleriyle benim küçük ellerimi kulaklarıma kaldırıp,

     – İşte böyle, diyerek erkek başlangıç tekbirini öğretti.

                                                                                                                     Ömer SEYFETTİN


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir