Salât u selâm, her türlü ihtiram O’na, O’nun âl ve ashâbına olsun yâ Rab! Allah Resûlü bitmek tükenmek bilmeyen bir arzu ile Rabbine ibadet etmeye çalışır ve her fırsatta O’nun kulu olduğunun bilinciyle hareket ederdi. Şu misal buna güzel bir örnektir: 

      Abdullah b. Mesud anlatıyor: Bedir Savaşı’nda, üç ki şiye ancak bir deve düşüyordu. Ebû Lübâbe, Hazreti Ali ve Allah Resûlü birlikte idi. Yürüme sırası Allah Resûlüne geldiğinde, 

      “Ey Allah’ın Resûlü, senin yerine biz yürüyelim.” dediler. Allah Resûlü şöyle buyurdu: 

     “Siz, benden daha güçlü ve kuvvetli değilsiniz. Aynica, benim sevaba olan ihtiyacım sizinkinden daha az değildir.”

Şimdi Efendimizin ibadet hayatını birkaç misalle anlatmaya çalışalım: 

     Efendimizin Namazları Nasıldır?

     Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) namaza düşkündü. Çünkü namaz, O’nun ifadesiyle dinin direği, gözünün nu ru idi. O, namaz kılarken sanki dünyaya veda eder, âhiret âlemine dalardı.

     O’nun tasviriyle namaz, bir kimsenin evinin önünden akan bir ırmakta günde beş defa yıkanmasının bütün kirleri anıttığı gibi, mümini hata ve günahtan, gizli ve açık çirkinliklerden temizlerdi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) namazlarını en üstün bir kulluk şuuruyla eda etmiş, ashabına da öğretmiş, ashaben Peygamberimizden kılınışını öğrenip aktardığı namazlar günümüze kadar gelmiştir. İnananlara düşen de aynı kulluk şuuruna ererek namazları Peygamberimiz gibi eda etmeye çalışmak olmalıdır. 

    Çünkü namaz bizim en hayati kulluk borcumuzdur. Namaz bizim için ahirette en önemli kurtuluş akçesidir. Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Kişinin kıyamet günü hesabının vereceği ilk ameli namaz olacaktır. Bu hesabı güzel çıkarsa başarılı ve mutlu olur. Hesap kötü çıkarsa perişan olur, hüsrana uğrar,” 

    Hem dünya hayatında kulluğun yegane nişanesi namaz, ahiret hayatından da ilk imtihan unsuru ve imtihanın başı ve temel sorgusudur. Bu hakikat bir hadis-i şerifte şöyle dile getirilir: “Kıyamet gününde kulun ilk olarak hesaba çekileceği husus farz namazıdır. Eğer farz namazını tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Eğer yerine getirmemişse şöyle denilir: Bakın bakalım bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazı varsa, farzlarin noksan kalan kısımları bu nafilelerle tamamlanır.” 

     Her hususta en büyük rehberimiz olan Sevgili Peygamberimizin (aleyhissalatu vesselam) namaz kılış şeklini sahabiler dikkatle takip ediyorlardı. Resûl-i Ekremin(aleyhissalatu vesselâm) namaz kılarken kıyamı, rükûu, rükûdan sonraki itidali, secdeleri, iki secde arasındaki oturuşa, tekrar secdesi, selâm vermekle kalkıp gitmesi arasındaki durumu hep aynı itidal ve ciddiyet içinde cereyan ettiği rivayet edilir. 

    Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisi ibadeti tam hakkıyla yaptığı gibi, ümmetinin de aynı şekilde titiz davranmasını istemektedir: “Benim namaz kıldığımı nasıl gördüyseniz, siz de öyle kılın.” Bu tavsiyeye uyan sahabeler, namazda gereken dikkat ve itinayı ellerinden geldiği kadar gösterirlerdi. 

    Hz. Vesile bin Mâbed, Efendimiz’in namazını şu ifadelerle anlatıyor: “Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kıldığını gördüm. Rükûa vardığı zaman sırtı o kadar düz olurdu ki, hatta üzerine bir miktar su dökülse, bir tarafa akmadan dururdu.” 

    Efendimiz, namazını ta’dîl-i erkana riayet ederek kılıyor, bu şekilde kılmayan müminleri ise ikaz ediyordu. Hz. Ali bin Şeyban (radıyallahu anh) anlatıyor: 

     “Biz Resûlullah’a (aleyhissalatu vesselâm) biat ettik ve arkasında namaz kıldık. Sonra namazı tadili erkânıyla kılmayan bir adamı gördü. Namaz kılan adamın rükûu düzgün değil di. Allah Resûlü, namazı bitirince şöyle buyurdu: 

    “Ey İslâm cemaati! Rükûda ve secdede ta’dîl-i erkâna riayet etmeyen kişinin namazı sahih değildir.” 

    Görüldüğü gibi, Peygamberimiz, namazda en küçük bir ihmale ve hatâya dahi müsade etmiyordu. Namazın bir rüknünü giderecek kadar aceleye getiren ve yarım yamalak yapanlara asla izin vermiyor, namazda eksiklik yapılmasını hırsızlık sayıyor, “Namazda hırsızlık yapan, namazın rükûunu ve sücudunu tam itidal üzere yapmaz” buyuruyorlardı. 

   Efendimiz savaş şartlarında dahi namazı terk etmemiş, hatta namazı cemaatle kılmıştır. Bedir Savaşı’nın en çetin anında bile ashab efendilerimiz cemaatle namaz kılmışlar dı. Müşrik ordusu Müslümanlardan üç kattan daha fazlay dı. Tam bir ölüm kalım mücadelesi veriliyordu. Ama Allah Resûlü ve ashabı canlarını kurtarmaktan ziyade, Allah’ın huzurunda yan yana, omuz omuza cemaatle namaz kılmayı seç mişlerdi. 

  Yarısı namaz kılarken diğerleri savaşmış, namaz kılanlar savaşırken diğerleri namazlarını cemaatle eda etmişlerdi. Bu husus, Kur’ân’da da anlatılmaktadır. 

      Efendimiz Teleccide Ayn Bir önem veriyordu 

   Allah Resûlü, gecenin karanlığında, herkesin köşesine çekildiği tenha zamanlarda kalkar, Cenâb-ı Hakk’a yönelir, kulluğunu acz ve fakr lisanıyla dile getirirdi. Mazhar olduğu nimetler karşısında, teheccüd namazında iki büklüm olur ve karanlık saatleri namazın aydınlığıyla nurlandırır. “Allah her peygambere bir arzu ve istek vermiştir. Bana verilen arzu da gece kalkıp namaz kılmaktır.” buyuran Peygamber 

    Efendimiz, gece namazına ayrı bir ehemmiyet veriyor, asha bını da bu konu da teşvik ediyordu. 

     Hz. Aişe Annemiz (radıyallahu anh) bir müşahedesini şöyle aktarıyor: 

   “Bir gece uyandığımda Allah Resûlü’nün yanımda olmadığını fark ettim. El yordamıyla etrafı yoklarken elim O’nun mübarek ayağına temas etti. Secdeye varmış, iki büklüm olmuştu. Sessizce dinlemeye koyuldum. Rabbi Rahimine şöyle niyaz ediyordu: “Allah’ım! Gazabından rızana; ikâbından af ve mağfiretine sığınırım. Allah’ım! Başkasına değil, Senden yine Sana sığınır ve iltica ederim. Senin zatını sena ettiğin gibi Sen’i sena etmekten âciz olduğumu itiraf ederim.”

   Bazen secdesini öyle uzatırdı ki annemiz onun ruhunu teslim ettiği endişesine kapılırdı. Bazı zamanlar da küçücük hücre-i saadetinde secde etmek için başını koyacak yer bulamaz annemizin ayaklarını hafifçe iterek kendine yer açmaya çalışırdı. Mekânı dardı ama gönlü ve vicdanı bütün insanla n kucaklayabilecek kadar engin ve genişti. Dar mekânlar ve karanlık zamanlardan Rabbinin huzuruna yürüyor, şartlar ne kadar olumsuz olsa da kulluğuna mâni olmuyordu. 

    Gecelerin namazla ihya edilmesine o kadar ehemmi yet verirdi ki bir defasında Hz. Abdullah İbn Amr İbn Âs’: “Abdullah! Sakın gece namazını (teheccüdü) düzenli kılıyor ken sonra kılmayı bırakan falan şahıs gibi olma!” diyerek ikaz etmişti. 

      Yıllarca Resûlullah’ın yanında kalan ve O’na hizmet eden Hz. Enes’e Efendimizin gece ibadeti sorulduğunda, “Onu geceleyin namaz kılarken göreceğimizi hiç ummazken namazda görürdük.”” cevabını vermişti. 

OKUMA PARÇASI 

Teheccüd, Kabir Karanlığını Aydınlatır 

    Sahabeden Ebû Zer Hazretleri, bir gün Kâbe’nin yanında durarak halkı etrafına toplar ve onlara şu soruyu sorar: 

   “Biriniz uzun bir yolculuğa çıkmak isterse, kendine yetecek kadar azık hazırlayıp yanına almaz mı?” 

    “Alırız!” cevabını alınca, 

   “İşte kıyamet yolculuğu, en uzun yolculuktur. Öyle ise yetecek kadar azık hazırlayın!” der. 

    “Bize yetecek azık nedir?” sorusuna, 

   “Büyük işler için hacca giden, uzun hesap bekleyişi için, yazın sıcak günlerinde oruç tutun, kabir vahşeti ve yalnızlığı için de gece karanlığında ibadet edin” buyurur. 

   İmam Gazzali’nin anlattığına göre Allah dostlarından Cüneyd-i Bağdadî Hazretlerinin vefatından sonra bir kimse rüyasında görür. Kendisine “Durum nasıl?” diye sorar. Bağdadi şöyle cevap verir: 

    “Konuşup yazdıklarımız, ibarelerden çıkardığımız işaretler… hepsi gitti! Geriye, gece karanlığında kıldığımız birkaç rekat gece namazı kaldı!”

Bediüzzaman 

      Said Nursî Hazretleri de namaz vakitle rinin hikmetlerini sayarken şöyle diyor: 

      “Gecede teheccüd ise kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar gerekli bir ışık olduğunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu oluşumlar içinde Allah’ın sonsuz nimetlerini hatırlatarak ne derece hamd ve senâya layık olduğunu ilan eder. “


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir