İlim öğrenmekten maksat, bilginin insanoğluna mürşit ve rehber olması ve öğrenilen şeylerle, insanî kemâlâta giden yolların aydınlığa kavuşturulmasıdır. Binaenaleyh, ruha mâl edilmemiş ilimler, sahibinin sırtında bir yük; insanı ulvî hedeflere yöneltmeyen mârifet de, bir kalb ve düşünce hamallığıdır…

***

Okumak, öğrenmek demektir. Okumak, ilim demektir.

O, anlama gücünü geliştirmek demektir. O, hayatın belli bir döneminde başlayıp biten bir etkinlik değildir. Bütün bir hayat boyunca sürüp gider. Okuma, bilgisizliği ve yanlış inançları yenen tek güçtür. “Okuma tutkuların en soylusudur.”

O, insanın kendini tanımasıdır. Okuma, insanların birbiriyle olan ilişkilerini yönlendirir. Okumayı bilmeyenler çoğu kez nasıl davranacaklarını da bilemezler.

Okumak insana niçin yaşadığını öğretir. O bazen ağlatır, bazen güldürür. Ama her hâlükârda insana, insan olduğunu hatırlatır. Okumak insana kendi iç dünyasını açar.

Okumak insanın küçük dünyasının sınırlarını genişletir, onu kutlu insanlarla buluşturur, onların nasıl “kutlu” olduklarını fısıldar ve onlar gibi olmanın yollarını gösterir.

Okumak, adeta uzun keyifli bir yolculuğa çıkmak gibidir. Önce bir menzil, bir güzergâh belirlenir. Yola çıkılır. Her adımda, her ilerlemede yolcunun aşkı büyür, heyecanı artar.

O, giderek yolu da menzili de unutur. Sadece yürür, belki yürüdüğünü bile fark etmeden. Nice güzel yerler, güzel şeyler görür. Gördüklerini coşkusuna, bilgisine katarak ilerler.

Kitap sayfalarında gezer bütün dünyayı. Kâh asr-ı saadete gidip Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) havasını teneffüs eder, sahabilerle tanış olur, kâh tarihin derinliklerinde dolaşır, kâh gelecek hakkında derin düşüncelere dalar. Neticede bilgisini artırarak, düş toplayarak, düşünce kovalayarak, sezgi gücünü zenginleştirerek bu yolculuk sürer gider. Büyük mütefekkir Cemil Meriç’e göre kitap: “Meçhule açılan bir kapı”, okuma ise: “İçimizdeki meçhul âlemin kapılarını açan bir anahtar”dır.

Şanlı geçmişimizde çağlarını aydınlatan nice büyüğümüz hep bu anahtarla ilim ve irfan dünyalarını geliştirmişler ve bereketli bir hayat yaşamışlardır. Öyleyse bizler de okumalıyız. Okuma bizim için bir tutku hâline gelmeli.

Neden mi? Çünkü;

Kur’ân-ı Kerim, Okumaya Büyük Değer Veriyor

Kur’ân-ı Kerim’de okuma ile alakalı geçen kelimeleri araştırdık. Karşımıza şöyle bir tablo çıktı: Kur’ân’da okumak manasına gelen “kıraat” kelimesi ve türevlerinden 87, yazmak manasını ifade eden üç ayrı kelimeden 336, “ilim” kelimesi ve türevlerinden 780, “hikmet” kelimesi ve türevlerinden 117, “tefekkür” kelimesi ve türevlerinden 18, “akl” kelimesi ve türevlerinden de 49 kelime bulunuyor.

Çok ilginç değil mi? Bu ifadelerden net bir şekilde anlaşılıyor ki, Rabbimiz okumaya çok ehemmiyet veriyor.

Hepimizin bildiği Kur’ân’ın ilk emrinin “oku” olmasının yanında ismi “Kalem” olan ve “Nûn”‘a (mürekkepli hokka manasına geldiği de nakledilmiştir) kaleme ve yazıya yeminle başlayan bir sûrenin de varlığı ilmin önemini belirtmesi açısından kayda değerdir. Zira Kur’ân’da yemine konu olan şeylerin özelliklerinden biri, teşrif (şeref ve kıymetlerine işaret etmek) için kullanılmış olmasıdır.

Peygamber Efendimiz Bizden Okumamızı İstiyor

Hadis kitaplarına baktığımızda Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) pek çok hadislerinde ilmi, âlimi ve ilim öğrencisini övdüğünü, biz ümmetini ısrarla okumaya ve ilme teşvik ettiğini görüyoruz.

İlim talebinin her Müslüman’a farz olduğunu söyleyen Efendimiz, başka bir hadislerinde ilmin mü’minin yitiği olduğunu ve onu nerede bulursa hemen alması gerektiğini ifade buyuruyor.

Başka bir hadislerinde, “İlim talep etmek niyetiyle evinden çıkan her talebenin üstüne melekler kanat gererler ve Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır. Âlim için göklerde ve yerde bulunan her şey, denizde balığa varıncaya kadar istiğfarda bulunur. Âlimin âbid (yani ibadetle meşgul olan) üzerindeki üstünlüğü, dolunay durumundaki ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler para-pul miras bırakmazlar, ama ilim bırakırlar. Ancak kim de ilim elde ederse nasibin bolunu elde etmiş olur.” buyuran Allah Resûlü, zaman zaman da

“Allah’ım, bana öğrettiklerinden beni yararlandır; bana yarar sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır.”şeklinde Allah’a dua ediyordu.

Bizden açık bir dille kitap okuyup ilim öğrenmemizi isteyen Peygamberimiz, devamla, “Allah, ilimle bir kısım milletleri yükseltir, hayırda komutan ve önder yapar, onların izlerinden gidilir ve fiillerine uyulur.” buyuruyor.

“Âlimin âbide (ibadet eden kula) karşı yetmiş derece üstünlüğü vardır. Her iki derece arasındaki mesafe, dünya ile gökyüzü arasındaki mesafe gibidir.”

Peygamber Efendimiz okumayı teşvik ettiği gibi aynı zamanda okuma neticesinde elde edilen bilgilerin başkalarıyla paylaşılmasını da istiyor: “Sadakanın en değerlisi, Müslüman’ın ilim öğrenip, Müslüman kardeşine öğretmesidir.”

“Allah, melekler, arz ve semada bulunan her şey, yuvasındaki karıncaya, denizdeki balığa varıncaya kadar (bütün canlılar) halka hayır öğreten muallime dua ederler.”

Konuyla alâkalı daha pek çok hadisi şerif var elbette. Biz daha fazla uzatmamak için detaylı bilgi edinmek isteyenleri hadis kitaplarına bakmalarını tavsiye ediyoruz..

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir