3.2 Ahirete İman Ediyorum

Öldükten sonra Allah Teâlâ tarafından tekrar yaratılarak diriltileceğimiz ve ölümsüz olarak yaşayacağımız âleme ahiret denir.

Dirileceğimiz güne de ahiret günü veya mahşer (toplama) günü adı verilir. Ahiret gününden önce kıyametin kopması gerçekleşecektir. İsrafil isimli meleğin Sûr’a üflemesiyle başlayacak olan kıyametin  kopuşu, bütün kâinatı ilgilendiren bir olaydır. Sadece dünya ile ilgili değildir. Kıyamet koparken neler olacağı Kur’ân-ı Kerîm’de, İnfitar sûresinde şöyle anlatılır:

“Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman; insan, ahireti için neler yapıp gönderdiğini, neleri ihmal ettiğini anlayacaktır. Ey insan! Seni yoktan yaratan, sana düzgün ve güzel bir şekil veren ihsanı bol olan Rabbine karşı seni aldatıp isyan ettiren nedir?” (İnfitar sûresi, 1-8. âyetler)

Kıyamet Koptuktan Sonra Ne Olacak?

Kıyametin kopmasından sonra insanlar, Allah Teâlâ tarafından ikinci defa diriltilip iyilik ve kötülüklerinin karşılığını almak üzere Allah’ın huzurunda toplanacaklardır.

  • “Sûra üflenir; Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde kim varsa çarpılıp cansız yere düşer. Sonra ona bir daha üflenir: Bir de bakarsın bütün insanlar, kabirlerinden ayağa kalkmış, etrafa bakınıp duruyorlar! Mahşer yeri Rabbinin nûru ile ışıl ışıl aydınlanır. Amel defterleri, hesap kitap ortaya konur, derken… peygamberler ve şâhitler getirilir. Haklarında tam adaletle hükmedilir ve onlara asla haksızlık yapılmaz. Herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir. Zaten Allah, onların yaptıklarını pek iyi bilmektedir.” (Zümer sûresi, 68-70 . âyetler)
  • “Nihâyet (bir gün) Sûr’a üflenir. Hemen kabirlerinden kalkıp Rab’lerine doğru akıp gitmeye başlarlar. (Bu arada birbirlerine): Vay be!  Bizi kabrimizden kim çıkarıp diriltti? Bu Rahman’ın (Allah’ın) vaadidir. (Bize dünyada iken haber verdiği olayın gerçekleşmesidir.) Meğer peygamberlerin bize haber verdiği bilgiler doğruymuş.” (Yâsin sûresi, 51-52. âyet)
  • “Sonra herkes Allah’ın huzurunda, durumu görüşülmek ve iki yerden birisine gitmek üzere, hakkında karar verilmesi için toplanır. Kitap (herkesin amel defteri) ortaya konmuştur. Suçlu olanların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün. Vay bizim hâlimize, derler. Bu nasıl kitapmış! Küçük, büyük hiçbir şey bırakmamış, hepsini sayıp dökmüş. Böylece (dünyada) yaptıklarını aynen karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf sûresi, 49. âyet)

Allah İçin Yaratmak da Diriltmek de Çok Kolaydır

İnsanlar öldükten sonra onları diriltmenin Allah için çok kolay olduğunu;

bunun akılla, mantıkla çelişen hiçbir yönünün bulunmadığını anlatan pek çok âyet vardır. Bu âyetlerden biri de şudur: Kur’ân-ı Kerîm’de;

  • “İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden (spermden) yarattığımızı düşünmüyor mu? (Bununla beraber) bize düşman kesilip isyan ediyor. Kendisinin ilk yaratılışını unutarak bize bir de misal getiriyor ve: ‘Şu çürümüş, un gibi olmuş kemikleri kim diriltebilir ki?’ diyor.(Resulüm sen onlara şöyle) de: Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O her türlü yaratmayı bilendir. Gökleri ve yeri yaratan, onları ölümlerinden sonra tekrar yaratamaz mı? Elbette buna kâdirdir (gücü yeter.) Allah bir şeyi yaratmak istediği zaman ona sadece: ‘Ol!’ der, o da hemen oluverir. Her şeyin mülkü (idaresi) elinde olan Allah’ın şanı ne yücedir. Siz muhakkak sonunda ona döndürüleceksiniz.” (Yâsin sûresi, 77-83. âyetler.)
  • Mahlûkları ilkin yoktan yaratan, ölümden sonra da dirilten O’dur. Bu ikinci  diriltme  O’na  göre  pek  kolaydır.  Göklerde  ve  yerde  en  yüce  sıfatlar O’nundur. Gerçekten O azîz ve hakîmdir.” (Rûm sûresi, 27. âyet.)

Allah’ın Gücü Her Şeye Yeter

“İşte bak Allah’ın Rahmetinin, eserlerine! Ölmüş toprağa nasıl hayat veriyor! İşte bunları yapan kim ise ölüleri de O diriltecektir. O her şeye hakkıyla kâdirdir.” (Rûm sûresi, 50. âyet)

Bu âyet-i kerime ahirete inanmada insanlara yardımcı olmak için Cenâb–ı Hakk’ın kudretinin, gücünün büyüklüğüne ve sonsuzluğuna dikkat çekmektedir. Kışın yeryüzünde ölmüş gibi görünen milyarlarca ağacı ve bitkiyi, bahar mevsiminde iki üç hafta içinde nasıl diriltiyor? Portakalı dilim dilim, kokusuyla, rengiyle ambalajlayarak nasıl yaratıyor? Narların içinde tanelerini nasıl diziyor? Küçücük incir çekirdeğine kocaman incir ağacının programını nasıl yerleştiriyor? Trilyonlarca gezegeni boşlukta nasıl döndürüyor? Anne karnında spermden; insanları, hayvanları nasıl yaratıp yaşatıyor? Akılsız tavuğa, akılsız arıya insanların henüz taklidini bile yapamadıkları yumurtayı, balı nasıl yaptırtıyor?…

İşte bütün bu sorulara sonsuz güç, kudret, ilim ve irade sahibi Rabbimizin: “‘Ol!’  der, o da hemen oluverir.” (Yâsin sûresi, 83, âyet) âyeti en güzel şekilde cevap veriyor.

Allah Adalet Sahibidir, İyilikler Mükâfatsız, Kötülükler Cezasız Kalmayacaktır

Allah Teâlâ’nın adalet ve merhamet sıfatları ahiretin olmasını gerektirir. Allah Teâlâ’nın, kusursuz bir adalet ve sonsuz bir merhamet sahibi olduğuna inanıyoruz.

Kendisini inkâr eden, isyanda çok aşırı giden, her gün yüce Zâtına, peygamberlerine, söven insanlar olduğu hâlde, onları bu dünyada hak ettikleri şekilde cezalandırmıyor.

Bunun yanında hep hayır peşinde, hayatı boyunca ihlâsla Allah’a ibadet eden salih insanlar da bu dünyada yaptıklarının mükâfatını tam olarak alamayabiliyor.

Zalim olanlar zulümlerinin cezasını çekmeden, mazlum olanlar ise haklarını alamadan, iyi olanlar mükâfatlarını göremeden, yüzleri gülmeden bu dünyadan ayrılıyorlar.

Yüce Rabbimizin kusursuz bir adalet ve sonsuz bir merhamet sahibi olduğu güneş gibi ortada iken, dünya hayatında bu adaletin tam tecellî etmediği görülüyor.

Demek ki iyilerin mükâfatını, mazlumların haklarını alacağı; kötülerin, zalimlerin de cezalarını göreceği büyük bir mahkeme var. O büyük mahkeme ahirettedir. İşte orada Allah’ın adaleti tam anlamıyla tecellî edecek, ortaya çıkacaktır. Çünkü dünya hayatı çok kısa ve fânîdir (geçicidir), fakat ahiret hayatı ebedîdir (sonsuzdur). Akıllı insan, en azından dünyasını düşündüğü kadar ahiretini de düşünür.

İmtihan Oluyoruz

Eğer kötülerin cezası, iyilerin mükâfatı acele ile dünyada verilseydi, o zaman insanlar bir imtihandan geçmemiş olacaklardı. Herkes, ister istemez Allah’a inanacak ve iyi insan olacaktı. Yani, iyi insan olmaya mecbur olacaktı. Oysa Allah Teâlâ, insanların zorla, baskı ile değil de kendi iradeleri ile iyi insan olmalarını, gerçek kimliklerinin ortaya çıkmasını istemektedir.

  • “Allah, hangimizin daha dürüst, daha itaatli yaşayacağını denemek için ölümü ve hayatı (sizi) yarattı.” (Mülk sûresi, 2. âyet)
  • “Yemin olsun sizi biraz korkuyla, açlıkla, mallardan, canlardan ve ürünlerden de eksiltmekle deneyeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara sûresi, 155. âyet)

Allah, yukarıda mealleri verilen âyetleri ile insanları bir imtihandan geçirmek üzere yarattığını beyan etmiştir.

Herkes; korkuyla, baskıyla iman edip iyi insan olsaydı, insanların gerçek kimlikleri ortaya çıkmayacaktı. Özlerindeki madenin gerçekten kömür mü, elmas mı olduğu bilinmeyecekti.

Her ne kadar iyiler ve kötüler, yaptıklarının karşılığını bu dünyada az çok görüyorlarsa da adalet tam yerini bulmuyor. Yine dünyada öyle acımasız, öyle zalim kimseler oluyor ki onların yaptıkları zulümlerin ve kötülüklerin cezası da ancak içinde sonsuza kadar azap içinde cehennemle tam karşılığını bulabilir. Bu da ancak öldükten sonra dirilmekle yani ahiret hayatıyla mümkün olabilir. Allah’ın öyle sevgili kulları var ki onların yaptıkları güzel işlerin ve samimî niyetlerin mükâfatı için bu kısacık dünya hayatı yeterli gelmiyor. Yüce Rabbimizin mutlak adalet ve sonsuz rahmeti, onların için sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşayacakları cenneti gerektiriyor.

Ahiret, İyi ve Kötüler Arasındaki Farkı Ortaya Çıkaracaktır

Eğer ahiret olmayacaksa, ilâhî bir adalet gerçekleşmeyecekse günahlara kötülüklere, dayanılmaz sıkıntılara katlanarak iyi insan olmaya çalışmanın ne anlamı kalır!

İyilik ve kötülüklerin karşılığı ahirete ertelenerek iyilerin ne kadar samimî oldukları ölçülür. Kötülere de yapmış oldukları kötü işlerden vazgeçmeleri için mühlet (zaman) tanınır.

Şimdi Düşünelim!

Allah’a ve ahirete inanıp yararlı işler yapan bir insan öldükten sonra dirilmek suretiyle cennette ebedîyyen (sonsuza dek) Allah Teâlâ’nın çok değerli bir konuğu olarak mutlu bir şekilde yaşayacaktır. Eğer insan, ahirete inanmazsa veya ahiret olmazsa ölünce hiçbir işe yaramayan ve mikrop yuvası bir cesetten başka ne olabilir? Fıtratı (duyguları, özü) bozulmamış özünden uzaklaşmış bir insan, akıl ve mantık kuralları içinde hangi yolu seçmelidir? Elbette ki iman ve huzur yolunu.

  • “İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. (Bakara sûresi, 82. âyet) 

En küçük varlığın isteğine cevap veren Allah, insanın ebediyet arzusuna da cevap verir.

Allah Teâlâ, hayat sahibi olan en küçük, en zayıf, en âciz varlıkların bile gizli seslerini, dualarını işitsin, ihtiyacını görsün, onları beslesin ve onlarla  ilgilensin;  sonra  da yarattıklarının  en  büyüğü, en değerlisi olarak gördüğü insanın ölümsüzlük isteğini, duâsını işitmesin! Onun ebedî yaşama isteğini duymasın ve reddetsin. Kendisine muhatap aldığı kullarının asırlarca: “Öldükten sonra yok olmak istemiyoruz, bizi ebedîyete mazhar kıl! Ey bizi sayısız nimetleriyle donatan sultanımız, bize gösterdiğin bu numünelerin asıllarını ve menbalarını da göster. Bizi bu çöllerde mahvetme. Bizi huzuruna al. Yokluğa atarak azap etme…” diye dua dua yalvarışlarına hiç değer vermesin ! Elli yıl, bin bir emek ile inşaa ettiği muhteşem bir sarayı sonunda ona bir çatı yapmayarak çürümeye terk etsin. İnsan gibi mucizevî bir sisteme mazhar ederek yarattığı varlığı, ağaçtan düşen bir yaprak gibi onları toprağa atıp çürütsün. Aksine, bir incir çekirdeğini bile israf etmeyen Yüce Rabbimiz, en mükemmel şekilde yarattığı insanı yokluğun karanlıklarına atmayacak ve yaptıklarının karşılığını kendisine verecektir.

ÖZET OLARAK

Bir cenazenin defnedilmesi gibi, toprağın bağrına atılan tohumlardan tatlı, kokulu, renkli, lezzetli gıdaları ve meyveleri yaratan Allahımız, ölen insanları tekrar diriltip iyiler için cenneti yaratmıştır. Topraktan bütün canlıları yaratan Allah, insanları tekrar diriltip onlara ahirette ebedî bir ömür ve saadet verecektir.

Meselâ bir meyve çekirdeği görünüşte ölüdür. Fakat toprağa gömülünce yeşerecektir. Aynen bunun gibi ölen bir insan da dünya yönüyle ölü, ahiret yönüyle diridir. Çünkü insan da bir tohum gibi toprağa girecek, kabir kapısından geçip ahiret hayatına devam edecektir.

Allah, hiçbir şeyi faydasız, boş yere yaratmamış, hiçbir şeyi hiçliğe, yokluğa atmamıştır. Yani Cenâb-ı Hak, gübre gibi pis bir maddeyi bile yok etmeyerek onu bitkilerin köklerinde, gövdelerinde tekrar diriltiyor. Onlardan; domates, şeftali, üzüm gibi meyveler, sebzeler yaratıyor.

Kâinattaki her şeyi, emrine ve istifadesine sunacak kadar önemli gördüğü insanı, sadece altmış yıl gibi kısa bir ömür için yaratmış olabilir mi? İyiliklerinin karşılığını vermeksizin onu ebedîyen toprağa gömer mi?

Kötülük yapanların kötülüklerini yanlarına kâr kalacak şekilde, âdeta ödüllendirircesine onları ebedîyen rahat rahat uyumaya terk eder mi?

Evimizde sakladığımız antika veya hatıra eşyalar bile yüz, yüz elli sene yaşarken, antika bir bardaktan az yaşayan insanın öldükten sonra hiçliğe terk edilmesi Allah’ın hikmetine, adaletine, rahmetine uygun düşer mi?

Ekini biçerken öldürüyorlar. Başaktan buğdayı ayırıyorlar. Sonra değirmende un hâline getirip tekrar öldürüyorlar. Undan hamur yapıyorlar.

Hamuru fırında pişirdikten sonra yani bir kez daha öldürdükten sonra ekmek elde ediyorlar. Fakat defalarca ölen ve sonunda ekmek yapılan buğdayı insan yiyince, buğday bir bakıma tekrar dirilip insan bedeninde ete, kemiğe, tırnağa, saça dönüştürülerek insana can oluyor, hayat oluyor.

İşte bu mucizeleri her gün gözlerimiz önünde tazeleyip duran Allah Teâlâ, ölmüş insanları dünya hayatındaki imtihanlarının, diğer bir ifadeyle bu dünyada yapmış olduklarının karşılığını vermek üzere tekrar diriltecektir.

“De ki: Dünyayı gezin dolaşın da, Allah’ın yaratmaya nasıl başladığını anlamaya çalışın. Sonra, Allah tekrar yaratmayı da ölümden sonra diriltmeyi de gerçekleştirecektir. Allah elbette her şeye kadirdir.” (Ankebût sûresi, 20. âyet)


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

2 Comments

  1. Çok verimli ve iyi hazırlanmış bir yazı. Oldukça istifadeli oldu, Allah razı olsun.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir