2.3 KİTAPLARA İMAN – İLAHİ KİTAPLAR ALLAH’IN KİTAPLARIDIR

Yüce Allah, insanlara yine insanlardan peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerden bir kısmına da Kendi emirlerini ve yasaklarını, Kendisine ibadet şekillerini öğreten kitaplar indirmiştir. Bu kitaplar, Hazreti Cebrâil Aleyhisselâm aracılığı ile peygamberlere gönderilmiştir. 

Allah Teâlâ’nın Cebrâil Aleyhisselâm ile peygamberlerine kitaplarını, yani dinini göndermesine vahiy denir. Bu kitaplara da Allah’ın kitapları manasında İlâhî Kitaplar denir. Ayrıca bunlara Semavî Kitaplar, Mukaddes Kitaplar adı da verilir. İlâhî kitaplar, sahifeler ve kitaplar olmak üzere iki grupta değerlendirilir. Efendimiz Aleyhisselâm; Hazreti Âdem’e on, Hazreti Şit’e elli, Hazreti İdris’e otuz, Hazreti İbrahim’e on sahife verildiğini bildirmiştir. Sahifelere göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan, evrensel mesajlar ihtiva eden ve özel bir isimle zikredilen kitaplar ise Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân olmak üzere dört tanedir:

   1. Tevrat: Hazreti Musa Aleyhisselâm ile İsrailoğullarına gönderilmiştir. Tevrat’ın aslı değiştirilmiştir. Tevrat’ın aslının, insanlar tarafından bir kısım ilaveler ve çıkarmalar yapılarak değiştirildiği Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmektedir.

      2. Zebur: Hazreti Davut Aleyhisselâm’a gönderilmiştir. Bu ilâhî kitabın ismini de Kur’ân-ı Kerîm’den öğreniyoruz: “Şu kesindir ki Biz Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da ‘Dünyaya salih kullarım varis olacaklar. Dünya onlara kalacak.’ diye yazmışızdır.” (Enbiya Sûresi, 105. âyet) 68 Bu kitabın da aslı, zamanımıza ulaşamamıştır.

      3. İncil: Hazreti İsa Aleyhisselâm’a gönderilmiştir. İncil’in de insanlar tarafından ilaveler ve çıkarmalar yapılarak aslının değiştirildiği Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilmektedir.

   4. Kur’ân-ı Kerîm: Cenâb-ı Hakk’ın, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselâm ile insanlara gönderdiği son ilâhî kitaptır. 

       Yüce Allah, “Kur’ân’ı Biz indirdik ve onu kıyamete kadar Biz koruyacağız.” (Hicr Sûresi, 9. âyet) buyurarak Kur’ân-ı Kerîm’in bir kelimesinin bile değiştirilmesinin mümkün olmadığını bildirmektedir. Kur’ân-ı Kerîm, indirildiğinde yüzlerce hafız tarafından ezberlenmiş ve yazılı kayda geçirilmiştir. Yazılan ilk Kur’ân-ı Kerîm’lerden biri de Topkapı Sarayı’nda bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm, bir anda değil de yaklaşık 23 yılda tedricî olarak indirilip tamamlanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de 114 sûre vardır. Sûreler, Kur’ân–ı Kerîm’in ana bölümleridir. Sûreler de âyetlerden meydana gelir. 

     Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir.” buyurmaktadır. İnsanların en hayırlılarından olmak istiyorsak Kur’ân’ı anlayıp anlatmaya çalışmalıyız. Emir ve yasakları konusunda duyarlı olmalıyız.         

      Bizler, Müslüman bir insan olarak Kur’ân-ı Kerîm’i, bu eşsiz ilahî mesajı, öğrenmek için çalışmalıyız. Onu anlamalı ve anlatmalıyız. Dünya ve âhirette mutlu olmanın yolu, Kur’ân-ı Kerîm’i kendimize rehber etmekten geçer.

İLK VAHİY

Kâinatın Efendisi 610 yılının Ramazan ayında Hira mağarasına çekilmiş ve tefekküre dalmıştı. Ramazan’ın on yedinci gecesi, gece yarısından sonra kendisini adıyla çağıran bir ses işitti. Başını kaldırıp etrafa baktığında her tarafı birdenbire bir nurun kapladığını gördü. Sonra Cebrâil Aleyhisselâm karşısına geldi ve, 

– Oku, dedi. Efendimiz, 

– Ben, okuma bilmem, dedi. O zaman melek, Efendiler Efendisi’ni kucaklayıp kuvvetlice sıktı ve bıraktı. Sonra tekrar,

– Oku, dedi. Peygamber Efendimiz yine, 

– Ben okuma bilmem, dedi. Melek O’nu yeniden kucakladı, kuvvetle sıkıp bıraktı ve tekrar, 

– Oku, dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, 

– Ne okuyayım, diye sordu. Cebrâil Aleyhisselâm da Alâk Sûresi’nin ilk beş âyetini okudu: “Oku! Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı anne rahmine tutunmuş bir hücreden yarattı. Oku! Rabb’in sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir.” Sonra Peygamber Efendimiz’in yanından ayrılıp gitti. Vahiy meleğinin Rabb’inden getirdiği âyetler, Peygamber Efendimiz’in kalbine satır satır yazılmıştı. Yaşadıkları karşısında ürperen Efendimiz, heyecanla Hira’dan çıkıp Nur Dağı’ndan aşağıya doğru inmeye başladı. Dağın ortasına geldiği sırada, gökten tekrar bir ses işitti. Cebrâil Aleyhisselâm, 

– Ya Muhammed! Sen, Allah’ın Resûlü’sün! Ben de Cebrâil’im, diyordu.

Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir