1.3 Sen Bu Yaptığınla Annenin Seni Dünyaya Getirirken Çektiği Bir Sancının Bile Hakkını Ödemiş Olmuyorsun!

Peygamber sohbetlerinden istifade etmiş ve sahabe halkasına girmiş talihli bir insan olan Hazreti Muaz İbn Cebel’e “Ebeveynin çocuklar üzerindeki hakkı nedir?” diye sorulduğunda “Mal ve evlat adına neyin varsa tüketsen de onların hakkını ödeyemezsin.” diye cevap vermiştir.

***

Said İbn Ebî Bürde, babası Ebû Bürde’nin İbn Ömer’den (radıyallahu anh) işittiği bir olayı bizlere naklediyor. Bir gün İbn Ömer annesini sırtında taşıyan ve Kabe’yi tavaf eden bir Yemenli adam görür. Adam hem annesini sırtında taşır hem de “Ben annemin binek olarak kullandığı zelil bir deveyim…” diye söylenmektedir. İbn Ömer’i görünce ona “Acaba bu davranışımla, annemin hakkını ödemiş oluyor muyum? “ diye sorar. İbn Ömer de “Hayır, kesinlikle! Sen bu yaptığınla annenin seni dünyaya getirirken çektiği bir sancının bile hakkını ödemiş olmuyorsun!” diye karşılık verir.

***

Adaletiyle dünyaya nam salmış, insanlığın tanımış olduğu nadide simalardan Hazreti Ömer’e (radıyallahu anh) bir gün bir adam gelip şu soruyu sorar: “İhtiyaçlarını karşılamaktan aciz, yaşlı bir annem var. Onu sırtımda taşıyor, abdestini aldırıyorum. Bütün bunları yaparken de ona hiçbir zaman minnet etmedim, başına kakmadım. Acaba bu yaptıklarımla annemin hakkını ödemiş olur muyum?” Hazreti Ömer (radıyallahu anh) “Hayır” diye cevap verir. Soruyu soran adam: “Sırtımı ona binek yaptım, kendimi ona adadım. Hâlâ nasıl hakkını ödeyemem?” diyerek hayretini ortaya koyar. Hazreti Ömer bunun üzerine şu çarpıcı tespitte bulunur: “Bu söylediğin şeyleri annen de senin için yapmıştı. Fakat o bütün bunları yaparken senin hayatta kalmanı ve yetişip büyümeni temin etmek için yapıyordu. Fakat sana gelince, sen annene hizmet ederken onun ne zaman öleceğini gözlüyorsun!”

***

Yine Hazreti Ömer (radıyallahu anh) annesini sırtında taşıyarak Kâbe’nin etrafında tavaf yaptıran bir adam görür. Bu adam hem annesini sırtında taşır hem de “Annemi sırtımda taşıyorum. Fakat gerçekte hamal olan odur. Çünkü bana bol bol süt verip beni besledi.” anlamında bir şeyler mırıldanmaktadır. Bu tabloyu gören Hz. Ömer (radıyallahu anh), “Bu adamın yaptığı fedakârlığı görünce annemin üzerimdeki haklarını daha iyi anladım. Şu adamın yaptığı iyiliği kendi anneme yapmak bana (en kıymetli deve cinsi olan) kırmızı develere sahip olmaktan daha hoş gelirdi.” demiştir.

Hazreti Ömer bu olayda bir hasretini dile getirir. Eğer annesi hayatta olsaydı bir deve gibi annesini sırtında taşımak istediğini belirtir. Bu davranışı karşısında kendisine bugün bizim kullandığımız en lüks otomobiller teklif edilseydi de yine annesini sırtında taşımayı tercih edeceğini vurgulamaktadır.

***

Ebû Nevfel naklediyor: “Bir gün bir adam Hz. Ömer’in (radıyallahu anh) yanına geldi ve cinayet işlediğini söyledi. Hz. Ömer, “Eyvah! Çok yazık. Peki cinayeti kasden mi yoksa hata ile mi işledin?” diye sordu. Adam cinayeti hatayla işlediğini söyleyince Hz. Ömer (radıyallahu anh) ona ebeveyninin hayatta olup olmadığını sordu. Adam babasının sağ olduğunu söyleyince Hz. Ömer ona şu tavsiyede bulundu: “Vakit kaybetmeden git ve babana hizmet et. Onu razı etmek için elinden geleni yap.”

Bu sözünden sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) sözünü şöyle tamamladı: “Allah’a yeminle söylüyorum ki eğer annesi hayatta olup ona hizmet etseydi, bu adamı ebediyen cehennem ateşinin yutmayacağı konusunda ümitvar olurdum.”

***

Ana-babaya iyilik etmek de insanı Cennet’e götüren bir burak vazifesi görür. Cenneti kazanabilmek ve ona rahatça ulaşabilmek için mümin olmak ve ebeveynimizin gönlünü almak gerekiyor. Eğer onlar bizden razı olmazlarsa cennete ilk girenler arasında bulunmama gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız demektir. Çünkü onların rızasını almak Allah’ın rızasını almaktır. Onların gönüllerini kırmak Cenâb-ı Hakk’ın hatırını kırmaktır. Böyle davranan insanlar da cennete ilk giren insanlardan olma bahtiyarlığına eremeyeceklerdir. Müminlerin annesi Hz. Âişe’nin (radıyallahu anhâ) bize haber verdiği bir rivayete göre; Resûl-i Ekrem Efendimiz rüyasında Cennete girdiğini görmüş ve orada bir Kur’ân sesi işitmişti. Efendimiz cennettekilere, “Bu kimdir?” diye sorduğunda, “Hârise b. Nu’mân’dır.” cevabını almıştı.

Bu sahabi Ensârdan olup Bedir, Uhud, Hendek savaşı başta olmak üzere bütün savaşlara katılmış gazi bir sahabidir. Sahabenin önde gelen fazilet abidelerinden biridir. Bütün bu üstün vasıflarına rağmen Peygamberimiz bu rüyasını anlattıktan sonra onun cennete giriş sebebini şöyle açıklamıştı:

“İşte anne-babaya iyiliğin karşılığı böyledir.”

Efendimiz bu cümleyi üç kez tekrar ettikten sonra “Çünkü Hârise anasına karşı çok saygılıydı, onun üzerine titrerdi.” demişti.

İşte Peygamber Efendimiz’den hepimize cennetin anahtarlarından birinin nerede bulunabileceğine dair ibretlik bir ders. Yitirdiğimiz cennete ulaşmak istiyorsak evlerimizde beraber yaşadığımız babalarımızın ellerinden tutup, annelerimizin ayaklarına yapışalım. Tutup yapışalım ki onlar bizi cennete sürükleye sürükleye götürsünler.


Konuya ilişkin Kahoot’a buradan ulaşabilirsiniz ;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir