– Tabiat (doğa), niçin yaratıcı olamaz?

– Çünkü tabiatın aklı, fikri ve ilmi yoktur.

Gördüğümüz varlıkların; her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyin birbiriyle ilgisini sağlayan, sonsuz bir gücü olan ve sözü her şeye geçen birisi tarafından yaratılmış olduğu anlaşılıyor.

Tabiatın böyle bir özelliği yok. Meselâ, insanın veya hayvanın sadece bir organının, sözgelimi ellerinin resmini yapmak bile bir ressamın varlığını gerektiriyor. Bu durumda eli, ayağı, gözü, kulağı; aklı ve ilmi olmayan bir tabiat elbette ki yaratıcı olamaz.

– Ama bazı insanlar: “Her şeyi tabiat yaratıyor.” diyorlar.

– O zaman konuyu biraz daha açalım. Tabiat nedir, onu tanımlayalım önce.

Insanlar, hayvanlar, dağlar, denizler, gezegenler, bitkiler, Güneş, Ay vs. canlı ve cansız varlıkların hepsine birden tabiat denir.

– Bütünüyle bir insanın veya bir hayvanın vücudunu ya da bunların bir organı olan kalbi, tabiattaki en akıllı varlık olan insan yaratıyor olabilir mi?

– Bu mümkün değil. Çünkü insanlar yapay kalbi daha yeni icad ettiler. O da gerçek kalbin aslına göre gölgesi konumunda. Oysa binlerce, milyonlarca, belki de milyarlarca yıldan beri dünyada gerçek kalpler atıp durmakta.

– Tabiatın en güçlü varlığı olan insan, kalbi yaratamıyorsa, hayvanlar yaratabilir mi?

– Hayvanlar hiç yaratamaz! Aklı şuuru olmayan bir varlık mükemmel bir şey üretemez.

– Peki, tabiattaki tüm varlıklar bir araya gelip, güçlerini birleştirerek kalbimizi ve bütün kalpleri yaratıyor olabilirler mi?

– Hayır. Olamaz. Kalbin resmi bile kendi kendine, rastlantı sonucu oluşamayacağına göre, hatta kalp kelimesi bile kendiliğinden yazılamayacağına göre, kalbin tabiat tarafından da yaratılmadığı anlaşıldığına göre; biz onu görmesek bile, her şeyi bilen ve gören bir yaratıcı tarafından yaratıldığı gerçeği apaçık belli olmuyor mu!…

– Evet. Ama konunun anlaşılması gayet kolay olduğu hâlde, niçin bazı insanlar: “Tabiat yaratıyor!” diyorlar. Bunlar Allah’ın varlığını neden inkâra kalkışıyorlar?

– Onları böyle düşünmeye iten çeşitli sebepler var: Kendileri öyle inanmaya şartlanmış oldukları için başka bir düşünceyi dinlemeden, onun üzerinde düşünmeden reddediyor olabilirler. Allah’a inananlar, onlara konuyu doyurucu bir şekilde anlatamıyor da olabilir. Diyalog kopukluğu da olabilir. Veya sorumluluktan kaçmak için kendilerini şeytanın ve nefislerinin vesveselerine kaptırmışlardır.

– Tabiatın önemli bir kısmı olan toprak; çiçekleri, meyveleri ve sebzeleri yaratıyor olabilir mi? Olamaz. Allah Teâlâ, bitkiler yoluyla insanlara vermek istediği nimetler için toprağı, hatta bitkilerin kendilerini de sebep yapıyor. Yani bizleri sınavdan geçirdiği için kendisiyle bizim aramıza perdeler koyuyor.

Teşekkürümüzü bitkilere, toprağa, suya mı arz edeceğiz, yoksa onların üzerindeki Allah’ın mührünü, imzasını akıl gözümüzle görerek Yüce Rabbimize mi takdim edeceğiz? Bunu ortaya çıkarmak istiyor.

Eğer her bitkiyi, meyveyi Allah yaratıyor demezsek; Allah’ın bilgisinin, gücünün, kudretinin, toprakta var olduğunu kabul etmemiz gerekir. Meselâ, nar ve mısır tanelerini harika bir şekilde insan bile dizemezken toprak, hangi el ve ayakla bu işi yapsın?

Bir portakalı ağzımıza göre dilimleyip, ince bir zar ile paketleyip rengiyle, tadıyla, kokusuyla ambalajlayıp bize takdim edebilmesi için toprağın hangi imkânı var? Kaldı ki toprağa göre çok daha güçlü ve imkân sahibi olan insan bile, bütün bu harika işleri yapamıyor.

Toprak ve bitkiler, sadece Allah’ımızın bize ihsan edip gönderdiklerine aracılık etmektedirler. Allah’ın görevli memurları olarak O’nun lütufları, hediyeleri için bize sergicilik yapmaktadır.

Bilim ve Teknoloji Asla Yaratıcı Olamaz

Bilim ve teknoloji; binlerce, milyonlarca yıldır devam edip gelen birçok şeyi hâlâ yapamıyor. Bir kısmının ise yine Allah’ın verdiği nimetleri kullanarak ancak taklidini yapabiliyor.

Meselâ sinekler ve kuşlar milyonlarca yıldır uçarken, bilim ve teknolojinin ürettiği en son model uçak ve helikopterlerin uçuş yeteneği onlarınkinin çok çok altındadır. Bir sineğin yaptığını yapamayan hiç tanrı olabilir mi?

Tavuk, yaratıldığından beri yumurta yumurtlamaktadır. Günde birkaç buğday tanesiyle, birkaç damla suyla veya benzer gıdalarla tavuk bu yumurtayı kendisi yapıyor olsaydı, tavuktan önce bu teknolojiyi insanın, yani bilimin geliştirmesi gerekmez miydi? Arının bal yapması gibi daha pek çok örnek verebiliriz.

Demek ki bu, tavuğun kendi aklıyla, gücüyle yapacağı bir iş değil. Bu işin arkasında ilmi ve kudreti sonsuz birisi var. O akılsız tavuğa, akıllı insanın yapamayacağı işleri yaptırıyor. Düşünerek kendisine akıl ile ulaşıp ulaşamayacağımız konusunda bizleri imtihan ediyor.

– Bilim bugün yapamadıklarını gelecekte yapabilir mi?

– Yapabilir. Ancak gene de tanrı olamaz. Çünkü bilim ve teknoloji yoktan var edemez, ancak Allah’ın yarattığı varlıkları kullanarak bir şeyler yapabilir.

– Niçin?

– Çünkü ilerde yapsa bile bugün için tavuğun, arının, sineğin yaptığını yapamayan; evrenin yaratıcısı olamaz.

– Bilim ve teknoloji önemli değil mi yani?

–Biz, bilim önemsiz değildir, demiyoruz. Sadece bilim tanrı değildir ve tanrı yerine kabul edilemez. Insanın ve bilimin gücü son derece sınırlıdır.

Kâinatta var olan nesnelerden yararlanarak bir şeyler yapmaya, üretmeye çalışıyor. Kısacası bilim, insanoğluna Allah tarafından bahşedilen şeylerle gelişebiliyor.

Tabiat çok kıymetli bir hazine, çok güzel işleyen bir makinedir. Fakat makinenin kendisi veya hazinenin sahibi olamaz. Tüm bunları yapan yüce bir Kudret, yani Allah’ın varlığını görmemiz gerekir. Bakalım bu konudan ne anladık;

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir