KEVSER SURESİ

Mekke döneminde inmiştir ve 3 âyettir. Kur’an’ın en kısa sûresidir. Kevser, çok hayır, bereket demektir. Cennette Hz. Peygamber’e mahsus bir havuzun da adıdır. Sûrede Hz. Peygamber’e dünya ve âhirette verilen nimetlerden bahsedilmekte, kendisine Allah’a kulluk etmesi ve kurban kesmesi emredilmektedir. Ayrıca ona düşmanlık edenler kınanmaktadır.

اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَؕ

فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْؕ

اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ

1-Hiç şüphesiz sana bol ve kesilmez hayır verdik.

2-Sen de Rabb’in için (üzerinde bir şükür borcu olarak) namaz kıl ve kurban kes.

3-Gerçek şu ki “soyu kesik” diyerek seni ayıplamaya kalkandır gerçekte soyu kesik (ve hayır, yümün ve bereketten mahrum olan).

Bu sûre, “Duha’ ve ” inşirah” sureleri gibi Hz. Muhammed (sav)’e has, O’nunla ilgili olan bir sûredir. Kevser sûresinde Yüce Allah, müşriklerin çeşitli kötülüklerine, hakaret ifade eden konuşmalarına karşı, Hz. Peygamber (sav)’i teselli etmektedir. Peygambere çeşitli iyiliklerle vaatlerde bulunmakta, O’nu, Allah’a karşı şükür vazifelerini yerine getirme yoluna sevk etmekte ve O’nun düşmanlarının acı akıbetlerini haber vermektedir.

Mekke müşriklerinin nazarında, Rasûlullah (sav)’ın tuttuğu yolun neticesi başarısızlıktı ve O, vefatından sonra unutulup gidecekti. O’nu hatırlayan kimse kalmayacaktı. Bilhassa, câhiliyye dönemindeki Arapların anlayışına göre, erkek çocuğu olmayan insanlar soyu kesik olarak kabul ediliyordu. Öldükten sonra isimlerinin unutulacağını, hiç kimsenin onlarını adını devam ettirmeyeceğini düşünüyorlardı. İşte bu anlayıştan dolayı, Hz. Peygamber (sav)’in oğlu Kasım veya Abdullah vefat ettiği zaman, müşrikler O’nun soyunun kesik olduğunu, vefatından sonra adının unutulacağını söylüyorlardı. As b. Vaîl ve Ukbe b. Ebî Mu’ayt gibi müşrikler buna benzer sözler sarf ettiler. Bunun üzerine Kevser sûresi nazil oldu.

Hz. Rasûlullah (sav) bir gün mescidde iken hafif bir uyku halinden gülerek başını kaldırmış. Sahabe efendilerimizden birisi “Ey Allah’ın Rasûlü, niçin gülüyorsunuz?” diye sorunca, Hz. Peygamber Efendimiz: “Bana az önce şu sure nazil oldu.” deyip Kevser süresini okumuş. Rasûlullah (sav) kıraati tamamlayınca sormuş: “Kevser’in ne olduğunu biliyor musunuz?” Onlarda “Allah ve Rasulü bilir.” demişler. Hz. Rasûlullah (sav) şöyle izah etmiş “Bu bir nehirdir, Rabbim onu bana vadetmiştir, O nehir üzerinde pek çok hayırlar var.”

İlk ayet-i kerimede Hz. Peygamber (sav)’e müjdelenen Kevser, “çokluk” mânasına gelen “kesret” kökünden türemiş olup çok değerli ve çok önemli şeyleri ifade eder. Tefsirlerde kevser, “çok hayır, Kur’an-ı Kerîm, Kur’an’la ilgili ilimler ve mümine dinî hayatında tanınan kolaylıklar, cennetteki bir nehir veya havuz, Hz. Peygamber’in nesli, ashabının ve ümmetinin çokluğu, duasının kabul olması, şefaat, mûcizeler, beş vakit namaz, İslâm dini” gibi çeşitli anlamlarda yorumlanmıştır. Bazı müfessirler kevser ile, Allah’ın, Resûl-i Ekrem’i düşmanlarına karşı koruyup kendisine zaferler nasip edeceği, dünya ve âhirette bol nimetler bağışlayacağı yönünde müjdeler vaat ettiğini söylemişlerdir. Erkek çocuğu yaşamadığı için kendisine “sonu yok, nesli kesik” diyen müşriklerin sözlerinden dolayı üzülmüş olan Hz. Peygamber (sav)’e kevser, yani bitip tükenmez nimetler verildiği müjdelenerek üzüntüsü giderilmiş, müşriklerin bu konudaki dedikoduları reddedilmiş ve Hz. Peygamber (sav)’in şanının yüceliği gösterilmiştir.

Kevser, kıyamet günü Haşr meydanında Rasûlullah (sav)’a verilecek olan bir havuzun ve yine kendisine Cennet’te verilecek olan bir nehrin ismidir. Bu havuz ve nehir hakkında birçok hadîs rivayet edilmiştir Hz. Enes (r.a)’ın rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) Kevser hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu, Allah’ın bana Cennet’te verdiği bir nehirdir. Onun toprağı misktir, suyu sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır.”

2. âyette, kendisine pek çok hayır lütfedilmiş olan Hz. Peygamber’in bu nimetlerin şükrünü eda etmek üzere sadece Allah’a yönelerek namaz kılması ve O’nun rızâsı için değerli mallarından kurban kesmesi emredilmiş; bu suretle putlar için kurban kesen müşriklerin çok tanrılı inancını silip tevhid inancını yerleştirmesi ve kesilen kurbanlar sayesinde sosyal yardımın sağlanması amaçlanmıştır. Bu âyette, Allah’a samimiyetle yönelerek verdiği nimetlere şükretme, O’nun için namaz kılıp, O’nun için kurban kesmek emredilmiştir. Kesilen kurbanların üzerine yalnız ve yalnız Allah’ın adının anılması gerektiğinin, Allah’tan başkası adına kesilenlerle, Allah adı anılmadan kesilenlerin haram oluşunun burada yeniden ifade edilmesi gösteriyor ki, bu din, hayatı bütünüyle şirkin fenalıklarından arıtıp temizleme konusunda son derece dikkat göstermektedir.

Bu âyette geçen namazın beş vakit namaz mı, bayram namazı mı olduğu konusunda farklı tesbit ve değerlendirmeler vardır. Âyetteki kurbanın da vâcip veya sünnet kurban mı yoksa nâfile de dahil mutlak kurban mı olduğu tartışmalıdır. Bize göre âyette vurgulanan husus, belli bir namaz ve kurban olmayıp bütün namaz, kurban ibadetlerinin, yalnızca Allah’a, bütün nimetlerin sahibine özgü kılınması, yalnızca Rabb’e ibadet edilmesidir.

Araplar erkek çocuğu olmayan kimseyi “sonu yok, soyu kesik” gibi sıfatlarla niteler ve bu tür lakaplarla anarlardı. Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Peygamber’in erkek çocukları ölünce müşrikler onu da “ebter” lakabıyla anmaya başlamışlar ve “Bırakın onu; o, sonu gelmeyecek, soyu kesik bir adamdır!” diyerek hakaret etmek istemişlerdir. İşte 3. âyet, onların bu davranışlarını kınamakta, her ne kadar erkek çocukları bulunsa da asıl soyu kesileceklerin kendileri olduğunu haber vermektedir. Çünkü onlar kıyamete kadar lânetle anılırken Hz. Peygamber rahmetle anılmakta, ismi dünyanın her tarafında günde beş vakit ezanda Allah’ın adıyla birlikte okunmaktadır. Mekke putperestleri, olayların sadece dış yüzüne baktıkları için Hz. Peygamber’i arkasız ve güçsüz, kendilerini kalabalık ve güçlü görür ve buna dayanarak Rasûl-i Ekrem’in davasının sonuçsuz kalacağından emin olduklarını söylerlerdi. Ama “Allah durumu onların aleyhine çevirdi; asıl güçlü olanın, Allah’ın destekledikleri ve güçsüz olanların da Allah’ın zillete uğrattıkları olduğunu bildirdi. Böylece kesret ve kevser (geniş topluluk ve bol nimet) Hz. Muhammed (sav)’in olurken ona düşman olanların payına da ebterlik, alçalış ve zillet düştü.” Bu ifadeler, dolaylı olarak Hz. Peygamber’in yolunu izleyen, inanç ve kararlılığını devam ettiren müminler için de bir müjdedir.

Sevgini paylaş

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir