“ Sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir zamanda Allah rızası istikametinde cihad gayesiyle bir kere yürümek (dine hizmet gayesiyle koşuşturmak), dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Cihâd 5)

Mesuliyet Şuuru Ne Demektir?

Âlimlerimiz, mesuliyeti (sorumluluğu) bir insanın görevlerini yerine getirip getirmediği, iman, amel, söz, fiil ve davranışlarının doğru olup olmadığı konusunda hesaba çekilmesi şeklinde tarif ederler. Zaten insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birisi de ondaki bu sorumluluk şuurudur. Nitekim insan, akıl ve irade sahibi, sorumlu ve inanan bir varlıktır. Mümin, mesuliyet insanıdır. O’nun Allah’a, Peygamber Efendimiz’e ve bütün Müslümanlara karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk kendisini, yeri geldiğinde Allah için koşturma, yeri geldiğinde ise güzel ahlâkını gösterme şeklinde gösterir. 

İnanan her Müslüman Allah’a verdiği sözde durmalı ve bu sorumluluğunun bilincinde hareket etmelidir. Peki, biz Allah’a ne söz vermiştik? Rabbimize karşı O’nun Rabbimiz olduğuna dair verdiğimiz söz1 ile ibadet ve kulluk için gönderdiğimiz gerçeğini düşündüğümüzde nasıl bir sorumluluk içinde olduğumuzu daha iyi anlarız. Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

“Hâlbuki daha önce düşmandan kaçmayacaklarına dair Allah’a yemin ederek söz vermişlerdi. Allah’a karşı verilen o ahitlerin hesabı elbette sorulacaktır.” (Ahzab, 33/15) 

Müfessirlerimiz âyette geçen “düşmandan kaçmak” ifadesinin maksatlarından birisinin Allah için koşturmayı terk etmek olduğunu söylemişlerdir. Nitekim Allah Resûlü, en büyük yedi günahtan birinin Allah için yapılan mücahedede er meydanından kaçmak olduğunu belirtmektedir. Bilhassa şu zamanda Allah’ın yüce ismini yüceltmek mânâsına çaba içinde olmak bir müslümanın en büyük sorumluluklarından birisidir. Bu çaba, yukarıdaki âyette anlatılan ahit ve söz vermenin günümüzde çok önemli bir yansımasıdır. Unutmamak gerekir ki Rabbimiz bütün Müslümanları, gücünün yettiği fakat buna rağmen yapmadığı şeylerden de hesaba çekecektir. Bunu Rabbimiz şöyle anlatır: 

“Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir.” (Bakara, 2/286)

Mesuliyet duygusu kendisinde yerleşmiş bir insan, bu âyeti hiçbir zaman unutmaz, gereği ile hareket eder. Bu âyet, sorumluluk sahibi, dinine hizmet etmek isteyen her kimse için ciddi bir ikaz taşıdığı gibi çok önemli bir ölçüyü de anlatır: Güç yetirilebilinen hususlardan sorguya çekilme gerçeği. 

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) üzerindeki mesuliyetin ağırlığını o derece idrak ediyordu ki Hûd Sûresi nazil olunca mübarek sakalındaki beyazlar kısa zamanda fazlalaşmaya başlamıştı. Kendilerine sordular: 

“Ya Resûlallah, mübarek sakalınız son günlerde fazlaca beyazlaşmaya başladı?” 

Efendimiz cevap verdi: 

“Hûd suresi beni ihtiyarlattı!” 

Tekrar sordular:

“Hangi âyeti?”

Şu cevabı verdi: 

“Festakim kemâ ümirte (Hûd, 11/112) 

‘Ne fazla, ne eksik, tam emrolduğun gibi dosdoğru ol!’”

Sorumluluk sahibi bir insan Allah’a, dinimize, peygamberimize ve diğer insanlara karşı yapması gerekenlerin bilinciyle hareket eder. Sorumluluk şuuru kişiyi dünyada ve ahirette rahata ulaştırır. Bakalım neler aklımızda kaldı (Sorular Fransızca ve Türkçe karışık hazırlanmıştır) ;

Sevgini paylaş

2 Comments

  1. (sonraki yazilar için) Yazilarin hangi kitaptan alintilandigi paylasilabilir. Ayet ve hadise dayanmayan (bir yönüyle tefsir denecek) ifadelerde kime dayandigimizi bilmek adina

    • merhaba
      oneriniz icin tesekkur ederiz. baska bir teklifte bu sekilde gelmisti imkanlar el verigince duzenleme yapacagiz. iyi gunler

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir